17 Eylül 2011 Cumartesi

Yabancı Dil Bilmenin Önemi nedir?

İngilizce uluslararası bir dil. Dünyanın her yerinde geçerli. İspanyolca ise dünyada önem kazanmış durumda. Ama fransizca hala ingilizceden sonra ikinci dil olarak tüm dünyada kabul edilen bir dil. Tüm dünyada da çalışma hayatı gereği hemen hemen tüm pozisyonlarda ingilizce gerekmektedir. Özellikle dışa açılan, dış ticaret yapan şirketlerde yabancı dil bilmek şart olmaktadır. Hatta birkaç yabancı dil bilmek önemli hale geldi. İtalyanca, Fransızca, Almanca, İspanyolca . İngilizce şart oluyor, aranan pozisyonlarda, iş gereği, işin tanımı gereği ise ikinci ve üçüncü lisanlar da tercih ediliyor. Bunlardan ingilizce ise mutlaka şart olmaktadır.
Yabancı dil bilmek vizyon getirir, profili güçlendirir, uluslar arası platformlarda daha etkin çalışmalara olanak sağlar, dünyaya açılmak, AB sürecinde hızla ilerlerken özellikle ingilizcenin önemini vurgulamak isterim.Yabancı dil muhakkak önemli ama iş tecrübesi önemsenmeli, pozisyon gereklerine göre ingilizce gerçekten ihtiyaçsa ve ihtiyaç olacaksa aranmalı. Çalışan işgücünün ise kendilerini geliştirmeleri, yabancı dil eksiklerini kapatmaya yönelik çalışmalarda bulunmaları , özellikle girişimcilerin, kendi işlerinin patronu olan kişilerin firmalarını daha yüksek seviyere taşımaları bakımından en azından ingilizcenin geliştirilmesi gerektiğini savunuyorum.

Fare bir peynir kokusu duyup, kafasını dışarı uzatmıştı. Fakat bunun kedinin bir tuzağı olabileceğini düşünüp dışarı çıkmadı. Bekledi ve biraz sonra “miav” diye bir ses duydu.

Ertesi gün de peynir kokusunu aldı ve “miav” sesini duydu, yerinden çıkmadı.

Sonraki gün “havhav” diye bir ses duydu ve kedinin ortalarda olmadığını anlayarak dışarı çıktı. Çıkmasıyla pençe yemesi bir oldu. Kedinin tuzağına düşmüştü. Kedi yerde baygın yatan fareyi yanındaki yavrusuna gösterip izahat verdi: “Bak yavrum, sana dememiş miydim, ikinci lisan gibisi yok diye!”

Üniversitede okumak!

Üniversitenin ilk günü dekan bir sınıfa girdi ve “Günaydın!” dedi. Sınıf hep birden “Günaydın, hocam!” deyince, “A! Siz birinci sınıfsınız.” dedi.

Sonra açıkladı: “Bir hoca sınıfa girip ‘Günaydın!’ dediğinde, hepsi, ‘Günaydın, hocam!’ derse, birinci sınıftırlar; gazetelerini ortadan kaldırıp kitaplarını açarlarsa ikinci sınıftırlar; hocayı görmek için gazetelerinin yukarısından bakarlarsa üçüncü sınıftırlar, ayaklarını sıraya koyup gazetelerini okumaya devam ederlerse dördüncü sınıftırlar. Hoca içeri girip ‘Günaydın!’ dediğinde, bunu not alıyorlarsa master öğrencisidirler.”

Siz kaçıncı sınıftasınız?

Ümitsizliğe düşmeyin!

“Ümidini kaybetmiş olanın başka kaybedecek bir şeyi yoktur.” der Boise. Meşhur Edison ampulü (elektriği) bulmak için tam 1800 adet deney yapmış ve hepsi fiyasko ile sonuçlanmış. Ancak o yılmamış, kendisi ile dalga geçen bilim otoritelerine “En azından elektiriği elde edemeyeceğim 1800 yol biliyorum.” cevabını vermiş. Epiktotes “Yarın bambaşka bir adam olacağım diyorsan neden bugünden başlamıyorsun?” der.

Ders çalışma

Bir Latin atasözünde denildiği gibi “Damlayan su taşı deler. Taşı delen suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir.” Ders çalışmayı planlı hale, sürekli hale getirmek lazım. Edison’un çok sevdiğim bir sözü var: “Dehanın yüzde biri hüner, yüzde doksan dokuzu da terdir.” Ter dökmezseniz, zorlamazsanız bu iş olmaz. İşin en acı tarafı ter dökmeniz, zorlamanız, çok çalışmanız sonuçta başarıyı da getirmeyebilir. Ancak başarmak için gereken şartlardan en önemlileri bunlardır. Bir gün Einstein öğrencilerini sınava almak üzere iken öğrencilerinden birisi sormuş:

“Hocam sorular geçen sene çıkan sorularla aynı mı?”

Einstein cevaplamış:

“Evet sorular aynı; ama cevaplar farklı.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder