23 Eylül 2011 Cuma

Caz (Jazz) müzik nedir - Caz müziğin kökeni nedir - Ortaya çıkışı ve türleri

Caz (Jazz) müziği her ne kadar 1880' lerde New Orleans'ta gelişmeye başladıysa da aslen kökeni Afrika' dır. Sömürgenin yaygın olduğu dönemlerde Amerika'ya getirilen siyahlar buraya kendi kültürel müziklerini de getirmişlerdir. Burada köle olarak çalışırken tarlalarda söyledikleri şarkılar cazın temeli olmuş ve 1920'lerin başında New York, Los Angeles ve Chicago'da yapılan kayıtlarla son şeklini aldı. O zamanlar birçok değişik akım cazın ortaya çıkışında yol gösterici olmuştur. Bunlardan biri melodilerin ve akorların eşliğinde simgesel olarak özgürlüğe kavuşma çabalarıydı. Bu akım bugün doğaçlama olarak tanımladığımız olaya liderlik etmiştir. Bir diğeri ise, siyahi Amerikalıların yarattığı blues ve ragtime gibi müzik türleriydi.
Caz müziğinin neden ve nasıl Amerika'da ortaya çıktığını ve bu kadar farklı türde müziğin nasıl biraraya geldiğini anlayabilmek için, Afrikalıların kölelik Amerika'sındaki yaşamlarına göz atmamız gerekir. Afrikalı köleler Amerika'ya getirildikleri zaman yanlarına müzik aletlerini almalarına izin verilmemişti. Ama onlar müzikal zevklerini ve geleneklerini yanlarına almışlardı. Afrikalıların yüzyıllar önce yaptığı bu hareket, Avrupa müziğinin neden Afrika kökenli Amerikalılar tarafından çalındığında daha farklı duyulduğunu biraz da olsa anlamamıza yardımcı olabilir. Örneğin bazı köleler Avrupa kökenli kilise müziklerini, yöresel müzikleri ve dans müziklerini kendi müzik zevk ve geleneklerine uyacak şekilde değiştirdiler. Onların çocukları da atalarının müzikteki bu davalarının peşinden gittiler. Böylelikle bu müziksel tercih nesilden nesile devam etti.

Caz Neden New Orleans'da Ortaya Çıktı?

King Oliver Creole Band

Fransızlar 1718 yılında New Orleans' a yerleşmeye başladılar ve 1719 yılında yüz kırk yedi siyah köle buraya getirildi. 1722 yılının başında New Orleans'ta kölelik tamamen yayılmamıştı, hala özgür siyahlar vardı. 1763 yılında Fransızlar Louisiana topraklarını İspanyollara hediye ettiler. Ancak 1769 yılına kadar İspanyolların kuralları bu topraklar üzerinde tam olarak geçerli olmadı. Daha sonrasında gelen İspanyol kurallarına rağmen, Fransızların dilleri ve gelenekleri hep ön plandaydı. 1801'de İspanyollar Louisiana'yı Fransızlara geri verdiler. Ancak İspanyolların koymuş olduğu kurallar, 1803' te Louisiana Amerika Birleşik Devletleri tarafından Fransızların elinden alınana kadar, geçerliliğini sürdürdü.
İspanyolların bu topraklar üzerindeki etkisi bazı sosyolojik örneklerde göze çarpıyor. Örneğin o yıllarda farklı etnik gruplardan insanların birbirleriyle evlenmeleri Louisiana'da çok sık gerçekleşen bir olaydır. Ayrıca İspanyol kuralları çok sayıda kölenin özgür kalmasını sağlamış, bu da özgür siyahların sayılarının artmasına neden olmuştur. 1800' lerin ortalarında siyah ve beyaz ırkın biraraya gelmesi, Avrupa ve Afrika geleneklerinin etkileşimlerine yol açmıştır. İki ırkın birleşmesinden oluşan bu yeni ırk Creole toplum olarak bilinir ve Creole'ler biraz Afrikalı biraz da Fransızdır.
New Orleans caz müziğinin ortaya çıkması için ideal bir yerdi. Mississippi Nehri'nin ağzının yakınında olan New Orleans Amerika için gelişmekte olan bir ticaret yoluydu ve bu nedenle o zamanlar ticaretin merkeziydi. Ticari öneminin yanısıra bir liman şehri olduğu için buraya dünyanın heryerinden insanlar geliyordu ve New Orleans günden güne kozmopolitik bir yerleşim merkezi şeklini alıyordu. Bu kadar renkli bir yerin eğlence hayatı da çok renkliydi. New Orleans'ta birçok bar vardı ve bu barlarda sık sık dans partileri yapılıyordu. New Orleans' taki bu yoğun eğlence hayatının sonucu olarak, bölgedeki müzisyenlere birçok iş imkanı doğuyordu. Bu dönemde canlı müziğe çok büyük bir istek vardı ve yeniliklere olan ihtiyaç devam ediyordu. Bu istek ve ihtiyaaçlar müzisyenlerin yeni stiller yaratmalarına neden oldu. Müzisyenler değişik ve garip yaklaşımları harmanladılar, gözden geçirip yeniden düzenlediler. Bu gelişmeler cazın ortaya çıkışında büyük rol oynadı.

Caz Orkestralarının/Bandolarının Kökeni

O yıllarda orkestralar açıkhavada yapılan birçok aktivitede (piknik, spor etkinlikleri, politik konuşmalar) çalıyorlardı. Dans etmek 19.yüzyılın en popüler aktivitesiydi. Dans için orkestralar etkinliklerin öncesinde müzik yapmaya başlarlardı. Bandolar bu tür aktiviteler için tercih ediliyorlardı. Bandolarda üflemeli çalgılar (kornet, trombon vb.) haricinde sadece davul ve ziller yer alıyordu. Kapalı salonlarda yapılan aktivitelerde büyük orkestralara ihtiyaç duyulmuyordu. Bu tür yerler için "string band" denilen topluluklar seçiliyordu. Bu topluluklarda, bandoların aksine üflemeli bir enstrüman yanında gitar keman bas ve piyano bulunuyor ve vurmalı çalgılar yer almıyordu.
Amerikan iç savaşından önce New Orleans'ta bu tarz orkestralar vardı ancak savaşla birlikte bu orkestraların sayıları arttı. New Orleans ve çevresinde otuza yakın orkestra vardı. Bu orkestralar askeri marşların ve yurtseverlikle ilgili şarkıların çalındığı konserler veriyorlardı. Bu dönemde, gerek Brass Band'lerin gerek te String Band'lerin varlığı New Orleans' ın orkestral gelenekleri için uyarıcı bir unsur olmuştur.

Ragtime

1800'lerin sonunda ragtime New Orleans'ta çok popülerdi. Rag kelimesi askeri marşların ve Afro-Amerikan banjo müziğinden alınmış ritimlerin birarada kullanıldığı müzik türü anlamına gelir. Genellikle ragtime ilk olarak 1890'larda görülen, piyano için yazılmış müziklere verilen isimdir. Bu tarzın en önemli sanatçısı Scott Joplin'dir(1868-1917). Ragtime terimi sadece piyano için yazılan bir müzik olmanın dışında müziğe giriş devrini tanımlamakta da kullanılır. Örneğin, 1890-1920 yılları arasında New Orleans'ta ragtime piyanistlerinin yanısıra ragtime orkestraları, ragtime şarkıcıları ve banjo ile ragtime yapan müzisyenler vardı. Bugün caz müzisyeni olarak adlandırdığımız müzisyenlerin birçoğu, o zamanlar kendilerini ragtime müzisyeni olarak tanıtıyorlardı. Bu yüzden bazı müzikologlar ragtime'ın ilk caz stili olduğunu düşünürler. Tutucu görüşlere göre ise, ragtime bir caz stili değildir. Sadece biraz doğaçlama içerir ve cazın swing duygusundan oldukça uzaktır. Bununla beraber ragtime'ın cazın habercisi olduğunu söylemek kaçınılmazdır...

Cazın Dansla İlişkisi

Cazın New Orleans'ta çok popüler olan rag ve blues'dan türediği çok sıradan bir düşüncedir. 1905-1915 yılları arasında ortaya çıkan grupları caz grubu olarak kabul edersek, New Orleans'lı bandoların repertuarlarının çok az bir bölümü rag tarzındaydı ve on iki barlık blues parçaları beklenildiği kadar yaygın değildi. Diğer taraftan caz repertuarları hakkında mevcut olan düşüncelerimiz ilk caz müzisyenlerinin müziğini yansıtmamaktadır.
Bugün yapılan caz müziğinin aksine; cazın ilk dönemlerinde insanlar cazı dans etmek için tercih ediyorlardı, sadece dinlemek için değil. Bu müziğin vuruş formu ve ruhu dansçıların ilgisini çekiyordu. Erken caz dönemi müzisyenleri repertuarlarını dansçılara eşlik edecek şekilde düzenlerlerdi. Danstaki değişiklikler ve dansın genelde kazandığı popülerlik cazın evriminde çok etkili olmuştur.
Louisiana Beşlisi

Yirminci yüzyılın başlarında New Orleans'ta tören orkestraları ve dans orkestraları aynı müzisyenleri ve büyük ölçüde aynı repertuarları paylaşıyorlardı. Öyle ki geçitlerde çalan müzisyenler geçit bittikten hemen sonra dans salonuna giderler ve enstrümanlarını değiştirip burada müzik yapmaya devam ederlerdi. Salon dansçılarına eşlik eden bu gruplar keman, gitar, bas ve bir ya da iki nefesli çalgıdan meydana gelen orkestralardı. Dansçılara eşlik edebilmek için müzisyenler değişik kaynaklardan çıkan müzikleri biraraya getirirlerdi. Çoğu zaman zorlayıcı ritimlerde parçalar çalmaktan kaçınırlardı. Bu yaklaşımlar cazın özünü oluşturmuştur ve bu dönem müzisyenlerinin çalış şekli "caz ne çaldığın değil, nasıl çaldığındır" düşüncesine önderlik etmiştir. Diğer bir düşünceye göre ise; "caz, dansçılar için yazılan müzikten ortaya çıkarak büyüyen bir müziktir" şeklindedir. Peki dansçılar için yazılan ve sonra şekil değiştirerek cazın gelişimini sağlayan bu müzik neydi ? O dönem müzisyenlerinin yaptığı müzik bugün New Orleans Cazı olarak da bilinen Dixieland tarzıdır ve insanlar her ne kadar Dixieland tarzını beyaz orkestra müziği olarak ayırsalar da, bu tarzın cazın ortaya çıkışındaki etkisi asla gözardı edilemez.

Doğaçlama

Doğaçlama müziğin önemli bir unsurudur ve sadece şimdiki Avrupa müziğinde az kullanılmaktadır. Doğaçlama biraz Afrika müziği ama daha çok cazdan oluşur. Müzikologlar Afro-Amerikanların doğaçlama geleneklerini Afrika müziğinden aldıklarından çok emin değildirler. İlk önce müzik kültürlerindeki doğaçlamaya, yeni dünyaya katılan kölelerin ne gibi bir etkisi olduğunu düşünmek gerekir.Örneğin Gana'nın tipik davul yapısında baş davulcu işaret vermeden sorumludur. Onun çaldığı bölüm diğer müzisyenlerinkinden daha değişkendir, dolayısıyla bu doğaçlama olarak varsayılabilir. Madinka davul yapısında baş çalgıcının diğerlerine göre daha fazla doğaçlama yapma imkanı vardır fakat bütün grup üyeleri kendi bölümlerinde ufak tefek oynamalar yapabilirler. Bazı Afrika korolarında şarkıcılar koro liderinin kendi bölümlerinde değişik varyasyonlar yapmasına izin verirler. Bu perspektiften bakıldığında görülmesi gereken şudur; her nasılsa bu çalışmalar bugünkü caz içerisinde bulunan doğaçlamaya yakın değildir. Batı Afrika şarkılarında ve Afro-Amerikan Blues şarkılarında, kendi içinde gelişen doğaçlamalar çok çok detaylı melodi satılarının keşfedilmesiyle oluşmuyordu. Bunun yerine müzisyenler yaratıcılıklarını baştan sona kadar devam eden tek bir sesle, zamanla, perdeyle ve müziğin başındaki ve sonundaki tınıyla oynayarak ortaya koyuyorlardı.
Doğaçlama sırasında müzisyenler, melodilerin ritimleriyle oynarlar, vuruşlar biraz daha erken veya geç başlatılır veya vurulan bir nota bir kere yerine birden fazla çalınabilir. Benzeri şekilde bir nota başlatılır sonra yumuşatılır, sonra tekrar inanılmaz garip bir ses artışıyla yükseltilebilir. Bazen bütün cümleler ritmi belirginleştirmek için değişik şekillerde yerleştirilir. Bu "ritmik yerdeğiştirme" olarak bilinir. Bu teknikler -pop müzikten etkilenmiş olmasına rağmen- hala Afro-Amerikan kökenli ilahilerde kullanılmaktadır.
Amerikada cazın oluşmaya başladığı zamanlarda, Avrupa müzik geleneklerinde doğaçlama adına iyi gelişmeler oldu. Doğaçlamayla müziği süslemek 20. yüzyılın başlarında konserlerde çok kullanılan bir yoldu ve bu uzun süre pop müzik ve folklorik müzikte de kullanıldı. 1800'ler boyunca konser piyanistleri bislerde sık sık doğaçlama yaparlardı. Alman ve Fransız klavye stillerinde doğaçlamaya "Preluding" denir.
1923 yılının sonlarında müzisyenlerin doğaçlamadaki yaratıcılıkları orkestranın programı tarafından yönlendiriliyordu. Bazı programlar konser sırasında spontane bir şekilde ortaya çıkardı. Bu programların iskeletleri genelde basılmış düzenlemelerden oluşurdu. İlk bakışta bu düzenlemelerde birçok bölümün birbirine uymadığı görülür. Trombonun kontür çizgileri, klarnetin obligatosu ve trompetin melodilerindeki varyasyonlar spontane bir şekilde çalınır. Bunlara eşlik eden diğer melodiler ise yine yaratıcı müzisyenler tarafından doğaçlanır ve çeşitlendirilir.
1920'lerin sonunda doğaçlamaya olan ilgi doğaçlamanın boyutunu arttırmış ve bugün bilinen cazda kullanılan doğaçlamaya yaklaşmasında etkin olmuştur.

Kullanılan Enstrümanlar

İlk caz grupları enstrümanlarını nereden buluyorlardı peki ? Avrupalı bandolar; trompet, trombon, klarnet, saksafon ve tubayı içeren orkestra modelini geliştirmişlerdi. 20. yüzyılın başında New Orleans'ta bando enstrümanları kullanan birçok siyah ve beyaz orkestra vardı. Bunlar parodiler, piknikler, danslar ve cenazeler için marşlar çalarlardı. Yeni dünyaya köle sağlayan Afrika bölgesinin trompet, klarnet ve saksafonu anımsatan aletleri yoktu.

Cazın Türleri

Caz müziği 100 yılı aşkın tarihi içinde çok farklı alttürler geliştirmiştir. Günümüzde de sürekli değişik açılımlara doğru giden caz müzisyenleri türlerarası geçişlere, kültürlerarası müzikal deneylere girişmektedir ancak ana hatları ile ve kronolojik olarak türleri ele almak istersek şöyle bir liste ile karşılaşırız:

* Swing
* Bebop
* Cool Caz
* Hard Bop
* Free Caz
* Caz Rock Fusion
Bence caz, bizim ülkemizde yok!! Ya da yok denecek kadar az. Yılda bir İstanbul Caz Festivali adı altında gerçekleştirilen ve beraberinde, diğer tür müzik konserlerinden de oluşan bir konserler dizisinden ibaret. Babylon ve diğer caz konserleri düzenleyen caz kulüpleri her ne kadar güzel konserler düzenlese de bizde caz olduğu anlamına gelmez. Bu Anadolu’da daha da acıdır. Ankara Caz Derneği, ODTÜ Caz Günleri ve üniversitelere bağlı küçük çapta caz kuruluşları; yetersiz, yapay, caz varmış izleniminden öte gitmemektedir. Bir avuç yürekli bu gençlerin çabaları;gerçek sanatın her dalında olduğu gibi, bilinen ve de bilinmeyen nedenlere takılmaktadır.

Peki bu neden böyledir? Bunu caz severler, neden böyle olduğunu düşünmüşler midir? Ya da düşündülerse, ülkemizde bir caz konservatuarının açılması için bir çaba göstermişler midir? Ankara Caz Derneği bununla ilgili ne gibi çalışma yapmıştır? Sesini duyurmuş mudur? Yoksa her müzik türünde olduğu gibi, birkaç konser organizatörlüğü dışında ne yapmıştır? Bu konuda caz severleri, organizasyonları ve bununla ilgili insanları tartışmaya davet ediyorum. Ve bu sorularıma ilgili yerlerden cevap bekliyorum.

Çok sesli müzik Atatürk sayesinde ülkemize geldi. Klasik Batı Müziği konservatuarları bu gün hemen her ilimizde mevcuttur. Klasik Türk Müziği, Türk Halk Müziği olsun, bunlar köklü geleneksel müziklerimizdir. Onlarında devlet destekli konservatuarları fazlasıyla mevcuttur. Avrupa’da hemen her mahallede olan caz konservatuarı, bu güne kadar bizde niye açılamamıştır? Yoksa Klasik Müzik camiası; "bunu nasıl olsa biz de yaparız" mı demişlerdir? Ya da bu eğitimin gelmesi için onlar bir uğraşı vermişler midir?

Gelişen ve değişen dünyada müzik de hızla değişmektedir. Klasik müziklerin her ne kadar değerli üstatları, yapıtları olsa da; 200 yıl hiç değişmeden aynı müzikleri dinlemek Avrupa’da artık doygunluk noktasındadır. Bu ülkemizde de böyledir. Yeni yapıtlar oluşamamıştır. Caza gelince, o da artık eski caz değil, "Çağdaş Caz"dır. Dünya Müzikleri’nin tadını yansıtır. Yenileşmiş ve de yenileşmeyi sürdüren müzik türüdür. Onun için Avrupa’da hatta ülkemizde aranılan müziktir. Ülkemizde diyorum. Çünkü izlediğim konserler bunu kanıtlıyor. Bu müzik bizim ülkede zor dinlenir diyen yöneticiler de gölge etmesinler. Halk iyi verileni alır.

Ancak; bu müziği icra etmek için eğitimi, hem de iyi eğitimi şarttır. Ülkede eğitimi olamadığı için yurt dışında emek veren, iyi eğitim alan cazcılarımız var mıdır? Kimlerdir? Tanıyor muyuz? Onlar ülkesine girebiliyorlar mı? Birikimlerinden faydalanmayı düşünen var mı? Yoksa bilimde de olduğu gibi önleri kapalı mıdır?? Sanatta sponsorluk üstlenen sayısız kuruluşların danışmanları bu konuda neden bir şey yapmazlarC a z N e d i r ?

Caz bir gezintidir: Garip bir sonsuzluk ya da genişlik duygusunu sürekli hissederek yürümek —bir ileri, bir geri, bazen yavaş ve sakin adımlarla, bazen de hızlı hızlı koşarak, sanki hiç duramayacakmış gibi özgürce fırlamak, atılmak, devinmek ve süzülmek…

Caz çalmak ve dinlemek bir çeşit özgürlük sınamasıdır. Güney Amerika’daki pamuk tarlalarında çalışan Afrikalı kölelerin ritmik vokalleri, solo geleneğini başlatan Louis Armstrong ve hızın zarifliğini insana ispatlayan “Bebop” ustası Charlie Parker –sanırım aynı sonsuzluk duygusu adına– insanoğlunun özgürlük arayışının müzikteki en önemli temsilcileri olmuşlardır. Tek tek her bir sesin ve bunların dili olan notaların, içinde bulunduğu kalıplaşmış armonik yapılardan sıyrılıp özgür kalabilmesi söz konusudur. Bu anlamda “caz” kavramlaşmıştır —ona, artık “müziğin en özgür tınısı” diyebiliriz.

Bir trompetçi dağın zirvesine çıkar, solosunu çalarak müziğini bulutlara doğru üfler —bu yaptığı bir çeşit yağmur duasıdır. Bulutlar dayanamaz ve yağmur yağdırırlar. Trompetçi duraklar, yağmurun ritmini dinler ve bir süre sonra ona eşlik etmeye başlar. Caz, masalsı bir genişlik duygusudur.

Caz müzisyenleri sahnedeyken dinleyicilerinin tepkisini alır ve onu yapmakta oldukları müziğe katarlar. Caz, bir bilinç akışı ve enstrümanların sohbeti olarak, her türlü terbiyesizliği içeren söylemdir. Bazı konuşmacılar, cümlelerini kurarken, bir şelale kadar aceleci ve coşkun, bazıları da bir göl kadar durağan ve dingin davranırlar. Caz, bilinç akışının cümlelerini ve söylemlerini müziğe yansıtır.

Louis Armstrong’a “Caz nedir?” diye sorulduğunda, “Eğer onun ne olduğunu bilmiyorsan, hiç kurcalama!” diyerek yanıt verdiği unutulmamalıdır.

***

C a z N e D e ğ i l d i r ?

Caz’ın ne olmadığını da ortaya koyarsak boşlukları biraz daha azaltmış oluruz. Caz kabare geleneğiyle birlikte birçok şov ortaya koymuş olsa bile, günümüzdeki bazı ticaret şebek(e)lerinin yaptığı gibi sadece “baldır, bacak ve kalça sergisi” değildir.

Caz köklerin müziğidir ve yozlaşmış taklitlerin dışındadır. O müzik, “Caz yapıyorum” diyen bir çok ruhsuzun yalanlarından ve “Caz ile bilmem hangi müziği sentezliyorum” diyen aşure meraklılarından çok farklı bir konumda -tüm bu olup biten rezilliklerin dışında- kahkahalar atarak bekleyen bir ruhtur. Caz, arayışların içinde yuvarlanarak deliliğin sınırlarına gelen, “sufi” özentisi psikopatların patlayan deney tüplerinden çok uzak bir şeydir. Caz, bir uyuşturucu değildir —aksine, bir bilinç halidir. Caz müzisyeni uyanık, çevik ve güçlü olmalıdır. Tımarhane kaçkınlarının ve uyuşturucu eşliğinde yapılan osuruktan deneylerin Caz ile uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur. Bu deneylerin daha çok “kuru” fasulye ile ilişkileri vardır. Herkes Jan Garbarek ya da Anouar Brahem gibi olmak ister ama bu “uyuşturucu” kullanmakla olacak iş değildir. Bu iş bilinç ister.

Sertab Erener gibi güçlü sayılan vokallerin ya da geniş oktavlı ses gücünün cazla bir alakası yoktur. Eşeğe altın semer taksan bile, eşek yine “eşek”tir. Kısacası, Caz’ın akademik tarafları vardır fakat bilinmelidir ki “akademik eğitim cehaleti törpüler, eşeklik bâki kalır.”

Zafer Yalçınpınar – 21 Kasım 2003

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder