3 Ekim 2011 Pazartesi

Polinomlar Testi ve çözümleri - Matematik Çözümlü Sorular

Soru 01


P(x) = x17 + 2 x16 + 3 x12 + 6 x8 - 4x3 + 5 x - 4 Polinomunun ( x3 + 1 ) ile bölünmesinden kalan kaçtır?

A) 1 B) 2 C) 3 D) 4 E) 5

ÇÖZÜM

x3 + 1 = 0 => x3 = - 1 x = -1 => P(x) polinomunda x = -1 koyarasak;

P(-1) = (-1)17 + 2 (-1)16 + 3 (-1)12 + 6 (-1)8 - 4 (-1)3 +a 5 (-1) - 4

P(-1) = -1 + 2 + 3 + 6 + 4 - 5 - 4 => P(-1) = 5 bulunur.

bbbbYANIT : C



Soru 02


P(x-3) = 3x2 - 7x + 6 verildiğine göre, P(x) polinomunun (x+1) ile bölümünden kalan kaçtır?

A) 1 B) 2 C) 3 D) 4 E) 5

ÇÖZÜM

x + 2 = 0 => x = - 2

P(x) = 3 (x+3)2 - 7 (x+3) + 6 { (x-3)'ün tersini polinomda "x" yerine koyduk. }
P(-2) = 3 (-2+3)2 - 7 (-2+3) + 6 => P(-2) = 3 - 7 + 6 = 2 bulunur.

bbbbYANIT : B



Soru 03


P(x) = 3 xn + 2 x2n+1 -3 xn+2 - a x2 + 5 x - 4 Polinomunun ( x - 1 ) ile bölünmesinden kalan ( -2 ) olduğuna göre; a = ?

A)2 B) 3 C) 4 D) 5 E) 6

ÇÖZÜM

x - 1 = 0 => x = 1 demek ki; P(1) = -2 miş. P(1)'i yaratalım,

P(1) = 3 . 1 + 2 . 1 - 3 . 1 - a . 1 + 5 . 1 - 4 = -2 => 3 + 2 - 3 - a + 5 - 4 = -2 => a = 5 bulunur.

bbbbYANIT : D



Soru 04


P(x) = x5 - 2 x4 + x3 + 3 x2 + a x + 4 Polinomunun ( x - 2 ) ile bölünmesinden kalan kaçtır?

A) 2a + 22 B) 2a + 16 C) 2a + 18 D) 2a + 24 E) 2a + 20

ÇÖZÜM

x - 2 = 0 => x = 2 demek ki; P(2) = ? P(2)'i yaratalım,

P(2) = 32 - 32 + 8 + 12 + 2a + 4 => P(2) = 2a + 24 bulunur.

bbbbYANIT : D



Soru 05


P(x) = 2 x4 + a x3 + b x2 + x + 6 Polinomunun çarpanlarından ikisi ( x - 2 ) ( x + 1 ) ise a = ?

A) -5 B) -4 C) -3 D) -2 E) -1

ÇÖZÜM

( x - 1 ) ve ( x - 2 ) , P(x)'in çarpanları ise, kalan "sıfır" dır. Bunları ayrı ayrı sıfıra eşitlersek; x - 1 = 0 =>

x = 1 demek ki; P(1) = 0 ve x - 2 = 0 => x = 2 P(2) = 0 bulunur.

P(1) ve P(2) leri yaratalım. =>

2 . 16 + a . 8 + b . 4 + 2 + 6 = 0

2 . 1 + a . (-1) + b . 1 - 1 + 6 = 0 yazılıp => bu iki denklem çözülürse, a = -1 bulunur. bbbbYANIT : E



Soru 06


P(x) = x3 + x2 + 3 x + m Polinomunun bir çarpanı ( x + 2 ) ise m = ?

A) 6 B) 8 C) 10 D) 12 E) 14

ÇÖZÜM


Bir polinomun çarpanı verildiğinde, "çarpan = 0" yapılıp bulunan "x" değeri P(x) polinomunda yerine konulduğunda, ifade "sıfır" 'a eşit olur.

x + 2 = 0 => x = -2

P(-2) = (-2)3 + (-2)2 + 3 (-2) + m = 0 => P(-2) = - 8 + 4 - 6 + m = 0 => m = 10 bulunur.

bbbbYANIT : C



Soru 07


Bir P(x) polinomu, ( x - 1 ) ile bölündüğünde (-1) kalanını ve ( x + 2 ) ile bölündüğünde (2) kalanını veriyor. Aynı P(x) polinomu ( x - 1 ) . ( x + 2 ) çarpımı ile bölündüğünde hangi kalanı verir?

A) -x B) x C) x + 1 D) -x + 1 E) x - 2

ÇÖZÜM


P(x) = ( x - 1 ) . Q(x) + ( -1 ) => P(1) = -1 dir.

P(x) = ( x + 2 ) . Q'(x) + ( 2 ) => P(1) = 2 dir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
P(x) = ( x - 1 ) ( x + 2 ) . Q''(x) + (Ax + B) => olsun.


P(x)'de "x" yerine ( 1 ve -2 ) değerlerini koyarsak;

A .1 + B = -1 ® A + B = -1
A . (-2) + B = 2 ® -2A + B = 2
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
Bu iki denklemin ortak çözümü sonucu; A = -1 ve B = 0 bulunur.
kalan Ax + B idi. Sonuç : -x + 0 => x bulunur.

bbbbYANIT : A



Soru 08


P(x) = 2 x4 + a x3 + b x2 + x +6 Polinomu bir çarpanı ( x + 1 ) ile tam olarak bölündüğüne göre, a - b farkı kaçtır?

A) 4 B) 5 C) 6 D) 7 E) 8

ÇÖZÜM

Tam olarak bölünebiliyor demek; kalan SIFIR demektir. x + 1 = 0 => x = -1

P(-1) = 2 . 1 + a . (-1) + b . 1 - 1 + 6 = 0 => 2 - a + b + 5 = 0 => a - b = 7 => bulunur. bbbbYANIT : D



Soru 09


6 ( x + 2y )2 + ( x + 2y ) - 15 ifadesinin çarpanlarından biri aşağıdakilerden hangisidir?

A) 3x + 6y + 5 B) 3x - 2y - 3 C) x + 2y + 5 D) 2x + 4y + 5 E) 2x + 4y + 3

ÇÖZÜM


6 ( x + 2y )2 + ( x + 2y ) - 15

½ bbbbbbbbbbbbbbbbb½
2 (x + 2y )bbbbbbbbbbbb- 3
3 (x + 2y )bbbbbbbbbbbbb 5
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
10 ( x + 2y ) - 9 ( x + 2y ) = ( x + 2y ) { Ortadaki terimi verdi }
[ 2 . ( x + 2y ) - 3 ] . [ 3 . ( x + 2y ) + 3 ] yazılır. => [ 2x + 4y - 3 ] . [3x + 6y + 5 ] olur.

bbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbb ¾¾¾¾¾¾
bbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbbb Ç Ö Z Ü M

bbbbYANIT : A



Soru 10


x2 (x+5) + 2x (x+5) + x + 5 ifadesinin çarpanlarından biri aşağıdakilerden hangisidir?

A) x - 5 B) x + 1 C) 2 x + 5 D) x - 1 E) x + 3

ÇÖZÜM


x2 (x + 5 ) + 2x ( x + 5 ) + x + 5 'i önce ( x + 5 ) parantezine alalım.
( x + 5 ) ( x2 + 2x + 1 ) = ( x + 5 ) ( x + 1 ) ( x + 1 ) sonuç olarak çarpanlarından biri ( x + 1 ) bulunur


bbbbYANIT : B



Soru 11



ÇÖZÜM



bbbbYANIT : A



Soru 12


ÇÖZÜM



bbbbYANIT : A



Soru 13


ÇÖZÜM



bbbbYANIT : C



Soru 14


ÇÖZÜM



bbbbYANIT : B



Soru 15


ÇÖZÜM



bbbbYANIT : A



Soru 16


ÇÖZÜM



bbbbYANIT : C



Soru 17


ÇÖZÜM



bbbbYANIT : C



Soru 18


ÇÖZÜM



bbbbYANIT : D



Soru 19


ÇÖZÜM



bbbbYANIT :B



Soru 20


ÇÖZÜM



bbbbYANIT : C

Truva Atı nedir - Tarihi Simgeler

Ünlü Truva savaşı büyük Yunan şairi Ilomer'in "livada" isimli eserinde son derece renkli ve etkileyici bir üslupla anlatılmıştır. M.Ö. 1200 yıllarında, tahtadan yapılmış, içi oyuk, çok büyük bir at heykeli, Truva şehrinin aşılmaz,yüksek duvarlarının dışında terkedilmişti. At heykelinin içinde, dokuz yıldır Truva şehrini kuşatmış olan Yunan ordusundan silahlı bir gurup asker vardı. Duvarların üzerinden, gözetleme kulelerinden bakan Truvalılar, Yunanlıların kuşatmayı kaldırmış olduğunu,gemilere binip açıldıklarını gördüler. Geride sadece o büyük ve tahtadan at heykelini bırakmışlardı. Truvalılar at heykelini bir savaş ganimeti olarak şehrin yüksek duvarlarından içeriye aldılar. Zaferlerini kutlamak için o gece büyük şenlikler yaptılar. Hemen hemen herkes sarhoş olup sızdı. Gecenin geç saatinde at heykelinin karnındaki gizli kapak açıldı ve Yunan askerleri dışarıya çıktılar. Kapılardaki, gözetleme kulelerindeki Truvalı nöbetçiler öldürüldü. Açıkta bekleyen Yunan donanmasına işaret verildi.Gemilerin karaya yaklaşıp öteki Yunan askerlerinin de gelmesiyle, Truva şehri olmuş bir meyve gibi kolaylıkla Yunan ordusunun eline geçti.

Marko Polo Kimdir?



1260 yılında, Niccolo ve Maffeo Polo isimlerinde Venedik'li iki kardeş gerçekten ilginç bir seyahate çıktılar. Rusya'ya kadar gittiler. Hazar Denizi yoluyla dönecekleri esnada, Çin'de İmparator olan Kubilay Han'ın sarayından gönderilmiş özel delegelerle karşılaştılar. İtalya'ya dönecekleri yerde,delegelere katılıp Çin'e, Kubilay Han'ın sarayının bulunduğu Pekin'e gittiler. Orada gayet iyi karşılanıp ağırlandılar ve 1269 yılına kadar Venedik�teki evlerine dönmediler. Döndükten 2 yıl sonra tekrar Kubilay Han'ın sarayına gitmek için yeni bir yolculuğa çıktıklarında, Niccolo'nun 17 yaşındaki oğlu Marko Polo da onlarla beraberdi.

Ortaçağ'ın başlarında (1252-1324) yaşamış olan dünyaca ünlü Venedikli seyyah Marco Polo, işte 1269 yılında Venedik'ten babası ve amcasıyla beraber Çin'e gitmek üzere yola çıkan 17 yaşındaki bu gençti. Orta Asya'nın sonsuz ve tehlikeli çöllerini, çıplak, gündüzleri güneşle kavrulan, geceleri buz kesen yüksek dağlarını aşarak Pekin'e ulaşmaları tam üç yıl sürdü. Oraya ulaştıklarında,büyük İmparator Kubilay Han, genç,zeki ve yaşına göre gerçekten bilgili Marko Polo ile yakından ilgilendi. Sınırları son derece geniş imparatorluğunda, onu çeşitli görevlerle Pekin'den başka yerlere de gönderdi. Marko Polo tam 17 yıl İmparator Kubilay Han'a hizmet etti. Başarılı hizmetlerinin karşılığında onurlandın idi, kendine son derece değerli hediyeler verildi.

Bu arada,en ufak ayrıntıları da ihmal etmeksizin günü gününe notlar tutuyor, halkın yaşantısını, gelenek ve töreleri, Avrupalılara yabancı, Avrupalılar taralından henüz bilinmeyen bazı şeyleri (ipek,havai fişek,uçurtma vs.gibi) dikkatle izliyordu. Hakkında Avrupalıların hemen hemen hiç denilecek kadar az şey bildiği Doğu'yu yakından tanıdı.

Sonunda tekrar kendi memleketine döndüğü zaman kırk bir yaşındaydı, harip ve çok şey öğrendiği seyahati hakkında bir kitap yazdı .Ne yazık ki İtalyanlar onun yazdıklarının çoğuna yalan gözüyle baktılar. 1298 yılında Venedik'le Cenova arasında çıkan savaşta, Marko Polo Cenovalılar'a tutsak düştü. Cenova'da zindandayken,İl Millione-Milyon adındaki ünlü eserini yazdı. Bu eser, bir seyahatname niteliğindeydi. Avrupa halkı, Uzak Doğu hakkında sağlam temelli bilgilerini ilk kez bu eserden edindiler.

Marko Polo 1324 yılında öldüğü zaman 72 yaşındaydı. Eseri sonradan yüzlerce kez basıldı ve bütün dünya dillerine çevrildi.


Fırtına nedir nasıl oluşur - Fırtına Çeşitleri



Bahar ve yaz mevsimlerinde genellikle öğleden sonra havada bir ağırlık belirdiği zaman gökyüzünde kara bulutlar birikmeğe başlar. Bunun ardından, bazen dolu ile karışık sağanak halinde bir yağmur boşanır. Yıldırım

Bu yağmurun nedeni, elektrikle yüklü çok büyük kümeler halindeki kümülonimbüs bulutlarıdır. Bunlardan ikisi birbirine dokunduğu zaman bir elektrik boşalması olur ki, buna yıldırım denir. Bunun, ansızın çakan ve gökyüzünü yırtar gibi kırık çizgiler halinde görünen izleriyse şimşek'tir.

Gök gürlemesi bu elektrik boşalmasının sesinden başka bir şey değildir; gürleme, özellikle dağlık yerlerde iki kayalık yamaç arasında olursa korkunç tarrakalar halinde işitilir (yankı olayı). Ses, ışıktan daha yavaş, yayıldığı için (saniyede yaklaşık olarak 340 m) şimşek gök gürültüsünden önce görülür.

Fırtına

Fırtınalar bazen çok korkunç olabilir. Şiddetli yağmurlar ekinlere, sebze ve meyve bahçelerine çok zarar verir: mevsime ve bitkilerin durumuna göre ürünler, tomurcuklar, filizler ve yumuşak meyveler dolu ile paramparça olur; dereler ve çaylar birdenbire yükselir. Dışarıda bulunan insanları ve hayvanları yıldırım çarpabilir. Yüksekte bulunan madeni kütleler ya da yüksek noktalar yıldırımı çeker. Bu nedenle açık arazide fırtınaya yakalanınca ağaçların altına sığınmaktan kaçınmak gerekir.

Yıldırım Siperi

Yıldırım bir bulutla yer arasında meydana gelen şiddetli bir elektrik akımı olduğundan bunun elden geldiğince zararsız bir şekilde yere geçmesini sağlamakta yarar vardır. Bu nedenle yüksek binaların, minare ve camilerin tepesine yıldırım siperi (paratoner) konur. Yıldırım siperini, 1754'te Benjamin Franklin bulmuştur.

En basit yıldırım siperi uzun ve kalın bir tel ile bunu yere bağlayan bir zincirden oluşur. Tele düşen yıldırım zarar vermeden bu yoldan toprağa gider. Bu düzenek madeni eşyadan ve elektrikli aygıtlardan uzak olmalıdır, çünkü yıldırım içinden geçerken bu tel tıpkı bir yüksek gerilim kablosunu andırır.

Yıldırım siperi sistemi «İsviçre yöntemi» ile daha da mükemmelleştirilmiştir. Buna göre bir yapının üstüne kısa boylu (30 cm) birçok madeni uç konur, sonra bunlar birbirine bağlanır. Bunlardan da yere sacayağı gibi birçok tel indirilip toprağa gömülür.

New York'ta bir fırtına. Kırık çizgili tek şimşek, saniyenin onda biri kadar bir sürede, birçok yerde birden çakabilir. Şimşeğin boşalttığı elektrik gücü, akıl almaz orandadır: 30 milyon volt ve 100,000 amper. Süre çok kısa olduğu için, bu güç ele geçmez ve kullanılamaz.

Benjamin Franklin (1706-1790), J.B. Greuze'ün eseri, Petit Palais, Paris. Yıldırım siperinin (paratoner) mucidi olarak tanıdığımız Franklin, kendi kendini yetiştirmiş bir dâhidir: matbaacı, gazeteci, filozof, fizikçi ve büyük bir devlet adamı... Sömürgelerin İngiltere'ye karşı savaşını destekledi, Amerika'nın ilk meclisine girdi, Bağımsızlık Bildirisi'ni kaleme alan heyete katıldı.


Saniyeleri Saymak

Gök gürlemesi korkulacak bir şey değildir: işitildiği zaman yıldırım çoktan düşmüştür. Şimşeğin çakışıyla gök gürültüsünün işitildiği an arasında geçen saniyeler sayılarak fırtınanın uzaklığı hesaplanabilir (3 saniye yaklaşık 1 km demektir).

Magnetik Fırtınalar

Her on bir buçuk yılda bir Güneş'in etkinliği yükselir: içten gelen püskürmeler sonucunda uzaya elektrikli tanecikler fışkırır ve bunların bir kısmı atmosfere gelir. O zaman Dünya bir mıknatıs gibi davranır: kutuplar ışık saçan göktaşları n ı çeker ve bunlar kutuplarda kutup kızıllığı denen olayları meydana getirir 3u taneciklerin gelişi üç-dört gün süreyle Yer'in magnetizmasını değiştirecek magnetik fırtınalara yol açar. Pusulaların ibresi şaşkına döner; radyo dalgaları karışır ve bozulur


YeniÇeri ne demektir - Osmanlıda Yeniçeriler

Yeniçeri, Osmanlı İmparatorluğu'nun belirli bir döneminde kurulan ve kendine has bir düzeni olan askeri örgüte mensup ere verilen isimdir. Yeniçeri örgütü, o zamanki deyimiyle "Yeniçeri Ocağı" 500 yıl süreyle İmparatorluk ordusunun temel direği olmuş, sonradan politik etkilerle düzenin çözülmesi yüzünden sık sık ayaklanmaların görülmesi üzerine, faydadan ziyade zarar getireceği düşünülerek ortadan kaldırılmıştı.

Osmanlı Devleti'nin kuruluşu yıllarında askerin çoğu atlıydı. 1329 yılında I. Orhan zamanında, "yaya" diye tanımlanan ilk Osmanlı piyade örgütü kuruldu.

Sınırların genişlemesi, devletin giderek büyümesi,bu "yaya" örgütü yerine daha güçlü ve yeterli birliklerin varlığını gerektirdi. "Hüdavendigar" namıyla anılan I. Murat, 1362 yılında "Yeniçeri" Örgütünün kurucusu oldu. "Yaya" asker de, ordunun geri saflarında görevlendirilecek şekilde yeni düzene kokuldu.

Yeniçeri birliklerine yetiştirilmiş asker sağlamak amacıyla kurulması düşünülen ilk "acemi ocağı" 1363 yılında gerçekleştirildi. Bu ocak Gelibolu'da kurulmuştu.

Savaşlarda alınan tutsaklardan işe yarar görülenler,bu ocağa kaydedilecekti.

Askerliğe elverişli olmayan tutsaklardan,kanunla belirlenen miktarda vergi alınıyordu. Erkek esirler, yaşlarına göre (Şirhor), (Beççe), (Guiamçe), (Gulam), (Sakallı) ve (Pir) diye gruplandırılıyordu. Sonradan bu kanunda temelden değişiklikler yapıldı.

Başlangıçta,bu amaçla alınan tutsakların yaşlarına dikkat edilmiyordu. Bir süre sonra,yaşları 10-20 arasında erkek çocukların alınması esas tutuldu. Zamanla, Hıristiyanlardan Acemi Oğlanı alınması,yani "devşirme" uygulaması ortaya çıktı. "Devşirme Kanunu" hazırlandı.Hıristiyan uyrukların ,belirli yaştaki birden fazla erkek çocuğundan birinin ocağa alınmasına başlandı.

Yaklaşık olarak iki buçuk yüzyıl bu sistem uygulandı.

Bu düzendeki "Acemi Ocağı" başlangıçta 3000 mevcutluydu. Kanuni döneminde ocak mevcudu 4000'i buldu. Sonraları giderek 12.000-13.000'e kadar yükseldi. Yeniçeri Ocağı'nı meydana getiren sınıfların hepsi birden "Kapıkulu" diye tanımlanırdı.

Ocaklar ise şöylece sıralanıyordu :

(1) Acemi Ocağı, (2) Yeniçeri Ocağı; (3) Cebeci Ocağı, (4) Topçu Ocağı, (5) Top arabacıları, (6) Humbaracı Bölükleri, (7) Lağımcı Bölükleri.

Ocak subayları, "Ocak" ve "Orta" subayları olmak üzere iki guruptu.

Yeniçeri Ağası, Yeniçeri ve Acemi Ocakları'nın Başkomutanı'ydı.

Onun ardından, Sekban Ortaları Komutanı olan "Sekbanbaşı" geliyordu. Yeniçeri Ağası,Sancak Beyi ayarında sayılırdı.Terfi ederek beylerbeyi veya "Kaptan-ı Derya" olurdu.

Daha yukarda değinmiş olduğumuz gibi, zamanla düzeni çözülen,törelere,geleneklere bağlılığı,disiplin anlayışı gevşeyen, kendi çıkarlarını her şeyden yeğ tutan, sık sık "kazan kaldıran" Yeniçeriler, 1796 yılında III. Selim tarafından kurulan "Nizam-ı Cedit",yani "Yeni Düzen" örgütüyle geri plana itildi. Yeniçeriler,bu yeni kuruluşa katılmak istemediler."Nizam-ı Cedit" ayrı bir örgüt olarak kuruldu. Anlaşmazlık sonucu çıkan kabakçı Mustafa isyanı ile III. Selim tahttan indirildi.

Yeniçeri ocağı artık devletin yönetimine de el atmağa kalkışıyordu.

1826 yılında Et Meydanı'nda toplanıp tekrar ayaklanmaları üzerine, Sancak-ı Şerif altına çağrılan ve toplanan, Hükümete bağlı kuvvetler, Yeniçerileri kışlalarında sıkıştırdılar.

Kışlaların topa tutulması, 500 yıllık bir örgütün sonu oldu.


Ülkeler ve başkentleri nelerdir?

AVRUPA

ÜLKE - BAŞKENT
Almanya - Berlin
Andorra - Andorra La Vella
Arnavutluk - Tiran
Avusturya - Viyana
Belarus - Minsk
Belçika - Brüksel
Bosna ve Hersek - Saraybosna
Bulgaristan - Sofya
B.Britanya ve K.İrlanda - Londra
Çek Cumhuriyeti - Prag
Danimarka - Kopenhang
Estonya - Tailin
Finlandia - Helsinki
Fransa - Paris
Hırvatistan - Zagrep
Hollanda - Amsterdam
İrlanda Cumhuriyeti - Dublin
İspanya - Madrid
İsveç - Stockholm
İsviçre - Bern
İtalya - Roma
İzlanda - Reykjavik
KKTC - Lefkoşe
GKRY - Nicosia
Lettonya - Riga
Liechtenstein Prensliği - Vaduz
Litvanya - Vilnus

Lüksemburg - Lüksemburg
Macaristan - Budapeşte
Makedonya - Üsküp
Malta - Valletta
Moldova - Kişinev
Monako - Monako
Norveç - Oslo
Polonya - Varşova
Portekiz - Lizbon
Romanya - Bükreş
Rusya Federasyonu - Moskova
San Marino Cumhuriyeti - San Marino
Sırbistan-Karadağ - Belgrad
Slovakya - Bratislava
Slovenya - Ljubljana
Türkiye - Ankara
Ukrayna - Kiev
Yunanistan - Atina



Afganistan - Kabil
Azerbaycan - Bakü
BAE - Abudabi
Bahreyn - Manama
Bangladeş - Dakka
Bhutan - Timbu
Ermenistan - Erivan
Gürcistan - Tiflis
Hindistan - Yeni Delhi
Irak - Bağdat
İran - Tahran
İsrail - Tel-Aviv
Katar - Doha
Kazakistan - Astana
Kırgızistan - Bişkek
Kuveyt - Kuveyt
Lübnan - Beyrut
Maldiv Adaları - Male
Nepal - Katmandu
Özbekistan - Taşkent
Pakistan - İslamabad
Srilanka - Kolombo
Suriye - Şam
Suudi Arabistan - Riyad
Tacikistan - Duşanbe
Türkmenistan - Aşkabad
Umman - Maskat
Ürdün - Amman
Yemen - San' a

Birmanya - Rangun
Brunei - Bandar Seri Begawan
Çin - Pekin
Doğu Timör - Dili
Filipinler - Manila
G.Kore - Seul
İndonezya - Jakarta
Japonya - Tokyo
Kamboçya - Pnom Penh
K.Kore - Pyongyang
Laos - Vientian
Malezya - Kuala Lumpur
Moğolistan - Ulan Batar
Singapur - Singapur
Tayland - Bangkok
Vietnam - Hanoi

Avustralya - Canberra
Fiji - Suva
Kiribati - Tarawa
Marshall Adaları - Majuro
Mikronezya Federe Devletleri - Palikir
Nauru - Yaren
Palau Adaları - Koror
Papua Yeni Gine - Portmoresby
Solomon - Honiara
Samoa - Apia
Tonga - Nuku ' alafa
Tuvalu - Fongafale
Vanuatu - Port Vila
Yeni Zelenda - Wellington

Angola - Luanda
Benin - Porto-Nouo;Kotonu
Botsvana - Gaborone
Burundi - Bulumbura
Cezayir - Cezayir
Cibuti - Cibuti
Çad Cumhuriyeti - N.Djamena
Demokratik Kongo Cumhuriyeti - Kinshasa
Ekvator Ginesi - Malabo
Eritre - Asmara
Etiyopya - Addis Ababa
Fas - Rabat
Fildişi Kıyısı(Cote d'İvoire) - Yamooussoukro
Gabon - Libreville
Gambiya - Banjul
Gana - Accra
Gine - Konakri
Gine-Bissau - Bissau
G.Afrika - Pretoria
Kamerun - Yaunde
Kenya - Nairobi
Komorlar - Moroni
Kongo Cumhuriyeti - Brazaville
Lesotho - Maseru
Liberya - Monrovia
Libya - Batı Trablus
Madagaskar - Antonanarivo
Malavi - Lilongwe
Mali - Bamako
Mauritus - Port Luis
Mısır - Kahire
Moritanya - Novakchott
Mozambik - Maputa
Namibia - Windhoek
Nijer - Niamey

Nijerya - Abuja
Orta Afrika Cumhuriyeti - Bangui
Ruanda - Kigali
Sao Tome ve Principe Adaları - Sao Tome
Senegal - Dakar
Seyşeller - Viktoria
Sierra Leone - Freetown
Somali - Mogadişu
Sudan - Hartum
Svaziland - Mbabane
Tanzanya - Dodoma
Togo - Lome
Tunus - Tunus
Uganda - Kampala
Volta - Uagadugu
Yeşilburun Adaları (Labo Verde) - Praia
Zambiya - Lusaka
Zimbabwe - Harare

ABD -Washigton D.C
Antigua ve Barbuda - Saint John's
Bahama Adaları - Nassabu
Barbados - Bridgetown
Belize - Belmopan
Dominik Cumhuriyeti - Santo Domingo
Dominika - Roseau
El Salvador - San Salvador
Grenada - St.Georges
Guatemala - Guatemala
Haiti - Port-au-Prince
Honduras-Tequcigalpa
Jamaika - Kingston
Kanada - Ottawa
Kosta Rika - San Jose
Küba - Havana
Meksika - Meksiko
Nikaragua -Managua
Panama -Panama
Paraguay -Asuncion
Santa Kitts ve Nevis - Basseterre
Santa Lucia -Castries
Santa Vincent ve Grenadines -Kingstown
Trinidad (Tobago) - Port of Spain



Arjantin - Buenos Aires
Bolivya - Sucre
Brezilya - Bresilia
Ekvador - Quito
Guyana - Georgetown
Kolombiya - Bogota
Peru - Lima
Surinam - Paramaribo
Şili - Santiago
Uruguay - Montevideo
Venezulla - Caracas

İzafiyet Teorisi nedir - Einstenin Teorileri

GEÇMİŞE YOLCULUK VAR !

Einstein izafiyet teorisini ortaya attığından bu yana, fizikçiler dünya
üzerinde dört boyut bulunduğunu kabül ediyorlar.O zamana kadar bilinen
ve kabül gören üç boyut olan uzunluk, yükseklik ve genişliğe ek olan
diğer fiziksel boyut ise zaman olarak biliniyor.Matematiksel olarak da
kabül gören 4'üncü boyut, diğer üç boyuta eşit değer taşıyor.Ancak
insanlar dünya üzerinde üç boyutta, her yönde hareket edebiliyorlar
yani, yukarı ve aşağı, sola ve sağa, ileri ve geri. Ancak zamanda sadece
ileri doğru hareket edebiliyorlar, zamanda geriye doğru hareket hiçbir
zaman gerçekleşmiyor.Fakat fizik kanunlarında, zamanın geriye doğru
hareket edemeyeceğini söyleyen bir kural mevcut değil.Zaten Einstein'in
bu konuda ispatladığı hareket denklemi de zaman geriye döndürüldüğünde
gayet iyi çalışıyor.Ancak henüz hiç kimse zamanda geriye seyahat etmeyi
başaramadı.
Zamanın iki yönlü ya da tek yölü bir yolculuk olup olmadığı konusu,
Aziz Agustin'in ''zaman geçici bir şey midir, yoksa her zaman mevcut
olmuş mudur'' sorusunu ortaya atmasından bu yana 1500 yıldır insanların
kafasını kurcalamayı sürdürüyor.Bundan tam 100 yıl önce H.G.Wells, The
Time Machine/ Zaman Makinası adlı romanında bu konunun fizikçilere araştırılmasını önermişti.Mekanda (gerçekte mekan-zaman) istenen yönde yolculuk yapılabildiğine göre, acaba ''zaman içinde de istenen yönde seyahat edilebilir mi'' proplemi teorik fizikçilerin zihinlerini kurcalıyor.

İzafiyet Teorisi nedir?

Tam Türkçesi ''Görecelik Teorisi'' olan izafiyet teorisi üç bölüme ayrılır.Bir bölümü çeşitli hızlardaki araölar veya maddelerde geçen zamanın, uzay-zaman içinde değişik konumlarda bulunan gözlemcilere göre ''göreceli'' olduğunu varsayan bir teoridir.Ünlü fizikçi Einstein, sonlu ve eğrisel olduğunu düşündüğü evrenin dört boyutlu olduğunu, dördüncü boyutun zaman olduğunu ileri sürmüştü.Mesela ışık hızına yakın bir süratle giden bir uzay gemisini, dünyada ikizi bulunan birinin kullandığını varsayalım.10 yıllık bir seyahate çıkıp dünyaya geri döndüğünde, uzay gemisini kullanan ikiz, dünyada kendisini bekleyen ikizinden daha genç olarak dünyaya ayak basacaktır.Uzay gemisini kullanan ikiz ışık hızına yakın bir süratle hareket ettiği için, onun saatiyle on yıl , dünyadaki kardeşinin saatiyle 15-20 yıl olabilecektir.

ZAMAN MAKİNASI

Ahlak bilimciler bu durumu hilekarlık olarak nitelendiriyorlar.Onlara göre eğer mevcut doğa gerçekten zamanın geri gitmesine izin veriyorsa, bunu gerçekleştirmenin de bir yolu olmalıdır diyorlar. Son günlerde Princeton Üniversitesinden bir fizikçi, kuramsal olarak zamanda geri yolculuk yapmanın mümkün olduğunu ortaya çıkardı.
Fizikçi Richart Gott'un bu teorisi, son derece saygın bir fizik dergisi olan Physical Review Letters'da yer aldı.Bu teori, Einstein'ın İzafiyet Teorisi'nden yola çıkarak hayali bir zama makinası yaratıyor ve şunu öne sürüyor: ''Zaman ve uzay her ikiside çok geniş kütlelerle karşılaşınca veya ışık hızı civarında bir süratle hareket edince kırılıyorlar.''
Bu öneriyi ortaya atan ilk kişi Gott değil.1988 yılında, California Üniversitesinde çalışmalarını sürdüren teknoloji fizikçisi Kip Thorne ve iki çalışma arkadaşı da kendi teorik zaman makinalarını ortaya çıkarmışlardı ve bu çalışma da aynı derginin eski sayılarından birinde yayınlanmıştı.
Caltech adı verilen bu zaman makinası, fizikçiler tarfından karadeliklerin çekirdeğinde bulunduğu kabül edilen, kurtdelikleri içinde hareket etmeyi mümkün kılıyor. Karadeliğin çekirdeğindeki yoğunluk ve çekimin altında uzay, bir tünel meydana getirecek şekilde eğriliyor.Bu tünel dünyanın herhangi bir yerinde rastlanacak olan atom parçacığından bile daha dar olarak teşekkül ediyor.Tünelin bir ucundan giren herhangi bir cisim, diğer uçtan derhal dışarı çıkıyor, hatta bazı özel durumlarda geçmişe de hareket ediyor.Bu zaman makinesinin kullanılmasının ne derece mümküm olduğunu görmek oldukça zor.Zaman makinesinin, içinde insan karadelikteki ezici basınçtan etkilenmemeli ve tek bir atomdan bile daha dar olan ucundan dışarı çıkabilecek şekilde kendini küçültmeli. Daha da fazlası kurtdeliği, patlamaya meyilli olduğu durumlarda, hemen arkasından bir ikincisi meydana gelmeli vebir açıdan bu tüneli açık tutmayı sağlamalıdır.
Bu konuda Gott'un fikirleri de şöyle: '' Thorne'un bu makinesi fazla akıllıca bir şekilde düşünülmemiş. Ancak bu fikir benim de yola çıkarak başka türlü bir zaman makinesi ortaya çıkarmamı sağladı.Gott'un zaman makinesi Thorne'nunkinden daha basit. Karadelikler ve kurtdeliklerine yer vermiyor.Sadece ışık hızında hareket eden bir uzay gemisi ve uzaydaki kozmik hatlara yer veren bir teori.Aynen kurtdelikleri gibi kozmik hatların evrende varolsa da olmasa da, sadece teorik düşünceler açısından varlıkları kabül ediliyor.

SABİT SICAKLIK

Büyük patlamadan kısa süre sonra ortaya çıkan ve erken evren dönemindeki enerji sahalarını tarif eden teorilere göre, fizikçiler doğru koşullar altında çok uzun, çok ince hatlar halindeki saf enerji hatlarının soğuyacakları yerde ısılarını sabit tuttuklarına inanıyorlar.Bu enerji hatları son derece ince olmasına rağmen bir o kadar da yoğunlar.
Öylesine yoğunlar ki her santimetre karesinde binlerce trilyon ton kütle bulunuyor.Bu büyük kütle enerji hattının etrafındaki alanın bükülmesini sağlıyor.Böylece uzay bükülmüş bir mercek haline geliyor.Aynı ışı kaynağından, örneğin bir yıldızdan yola çıkan iki ışın, tamamen değişik iki yoldan hareket edebilirler.Enerji hattının iki ayrı yüzünden hareket eden ışınlar, hareketlerini aynı yerde noktalarlar.Bu teorinin odak noktası şuradan kaynaklanıyor, iki ışının izlediği yolların uzunluğu, ışık kaynağının pozisyonuna göre birbirinden farklı olabilir.Işığın her zaman aynı hızla hareket ettiği de ispatlanmış olduğundan, bu iki ışından bir tanesinin hedefine ulaşmasının daha uzun sürdüğü anlaşılır.

İşte Gott'un zaman makinesini ortaya çıkaran değişiklik de bu.Işık hızının yüzde 99,9999'u hızıyla giden ve iki yoldan kısasını seçen bir uzay gemisi hayal edin.Kuramsal olarak uzay gemisi ışın enerji hattının uzak noktasına, uzun yolu seçen ışınla aynı zamanda varacaktır.Gerçekte, gemi ışıktan daha hızlı uçuyor.Böylece kabül edilen izafiyet kanunlarınca zamanda geriye doğru hareket ediyor demektir.Karışık sebeblere göre, uzay gemisi enerji kaynağının etrafında tam bir tur yapmalıdır; bunu tek bir hat değil, birbirini neredeyse ışık hızıyla geçen iki enerji hattı gerçekleştirilebilir.Her bir hatta gelişte yeniden enerji yüklenmektedir.İşte üzerinde çalışılması gereken esas konu da budur.Gott çalışmaları konusunda şunu söylüyor: ''İzafiyet Teorisine diğer fizikçilerden ve astrofizikçilerden çok fazla ilgim var.''
Bunu sebebi fizikçilerin gerçekten zamanda geriye doğru yapılacak bir geziye inanmamaları değil.Bu seyahat gerçekleştiği taktirde fiziğin esas kurallarından bazılarını tehdit edecektir.Bir etkinin bir sonuçtan önce gelmesi neyi ifade eder? Eğer bilim kurgu gibi düşünülürse, zamanda seyahat eden bir insan geçmiş zamanlara dönerek, kendi büyükannesini daha erken yaşta öldürebilir.Böyle bir mevhum şimdilik mana ifade etmiyor, ancak Gott ve Thorne'nin teorileri doğrulanırsa bunun bir manası olmalıdır.Gott bu konuda şöyle söylüyor: ''Bir noktada fizik mekanizma oluşturmalıdır.Bu sayede bazı şeylerin yasak olduğunu veya onlarla yaşamayı öğretmelidir.'' Elimizdeki iki örnek, bu paradoksu daha fazla görmezlikten gelemeyeceğimizi ortaya koyuyor.