23 Eylül 2011 Cuma

Kant'ın Felsefeye Bakışı - Kant’ın Felsefe Tanımı

Kant’ın tanımı genel bir anlayış ve sınırlı bir tanımdır, ve derki : “felsefe kendisini akla dayanan nedenlerle meşru kılmak veya haklı çıkarmak iddiasında bir zihinsel etkinlik biçimidir.” Burada akla dayanan nedenlerden, insanın her türlü deneyimi, gözlemini, bunlara dayanan her türlü akıl yürütmesini ve sezgisini içine alan geniş bir nedenler grubunu anlamak gerekir.

Haklı çıkarmak veya meşrulaştırmak iddiasında ise herhangi bir önermeyi, bu önermeyi ileri sürmeyi mümkün kılan kanıtı temel veya gerekçelerle ortaya koymayı anlamak gerekir.

Immanuel Kant “ felsefe değil, felsefe yapmak öğrenilir…” derken, felsefenin sorduğu sorulara verdiği yanıtların çokluğunu da dile getirmektedir. Gerçekten, tarih boyunca gelmiş-geçmiş birçok filozofun bir felsefi soruya verdiği çok sayıda yanıtların tümünü bilme olanağı yoktur.

Öyleyse, önemli olan, felsefe tarihinde kendisine yer bulmuş olan filozofların tümünün görüşlerini tek tek bilmek değil, bir felsefi soru sorabilmek, eleştirmek, soruya tutarlı bir yanıt verebilmek, kısaca felsefe yapmaktır. Zaten, felsefenin yanıtlarında bir kesinliğin bulunmayışı felsefe için bir zayıflık değildir. Çünkü, felsefede sorulan her soru yeni yanıtlar ve yeni açıklamalar getirerek yeni tartışmalar yaratır. Böylece, insanın bilgi ve kültür birikimi giderek zenginleşir.

Felsefe-Bilim İlişkisi




Felsefe bilimle çeşitli ortak özellikler paylaşır:

a- Her ikisi de genel olarak akıl adına konuşurlar ve kendilerini akla dayanan gerçeklerle haklı kılmaya çalışırlar;

b- her ikisi de kavram ve soyutlamalar kullanarak ilke ve yasalara varmak isterler, genellemeler yaparlar.

Öte yandan onlar arasındaki farklılıkları da şu genel başlıklar altında toplamak mümkündür:

a) Bilimin kavram ve soyutlamaları felsefeninkilere göre daha az geneldir ve özel alanları konu alır;

b- felsefenin hem olguları hem de değerleri ele almasına karşılık bilim ancak olgularla veya ancak bir olgu olarak değerlerle ilgilenir (insan bilimleri veya sosyal bilimler); değerler, anlamlar, idealler, erekler böyle olmaları bakımından bilimin konusu olmazlar. Daha basit bir değişle bilim ele aldığı konular üzerinde iyi, kötü, doğru, yanlış, haklı, haksız vb. türünden değer hükümleri veremez, onlara erekler, idealler, anlamlar yükleyemez;

c) bilimin önermelerinin doğrulanabilmelerine (tahkik edilme, verification) karşılık felsefenin önermeleri dar anlamda doğrulanamazlar. Bilime dayanarak hesaplamalar yapıp öndeyilerde (prediction) bulunma imkânına sahip olmamıza karşılık felsefede böyle bir şey söz konusu değildir;

d) bilimsel araştırma ve buluşlar yapma yöntem ve usullerin belli ve öğretilebilir olmalarına karşılık felsefenin filozof tarafından bile üzerinde uzlaşılan belli ve standart bir araştırma, düşünme yöntemi belli değildir. Değim yerindeyse her filozofun kendine has bir felsefe yapma yöntemi vardır. Bu durum Kant’ın “felsefe değil, felsefe yapmak öğrenilebilir” yönündeki ünlü sözünün doğru olmakla birlikte felsefe yapmayı öğrenmenin, bilim yapmayı öğrenmekten çok daha zor olduğu konusunda bizi uyarmalıdır.

e) bilime dayanarak bilimin uygulaması olan teknolojiler yaratabilmesine karşılık felsefede yine böyle bir imkân mevcut değildir. Felsefe bir düşünme (nazar, theoria) ve eylemdir (amel, praksis), bir yapma, meydana getirme (sanat, tekhne) değildir. Dolayısıyla ondan bilimden olduğu gibi bir tekniğin, teknolojinin, sanatın, sanayinin çıkması mümkün değildir.Sonuç olarak felsefe bilim değildir ve felsefede bilimde olduğundan daha büyük ölçüde “yaratıcı zekâ”ya, bilgi birikimine, seziş ve duyuşlara ihtiyaç olduğundan söz edilebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder