17 Eylül 2011 Cumartesi

Cumhuriyetten Önce ve Sonra Yönetim Şekli

Cumhuriyetten önce bilindiği gibi ülkede Meşrutiyete bağlı bir devlet düzeni vardı.Buna göre güçler yasama,yürütme,yargı tek elde toplanıyordu.Halkın kendisini idare edecek kişileri seçmede hiç bir yetkisi ve hakkı bulunmuyordu.Cumhuriyetle birlikte güçler ayrılığı ilkesi gereğince yasama yürütme ve yargının görevleri tanımlanmıştır.Bunun dışında cumhuriyetle halkın kendi kendisini idare etmesi istenerek egemenlik kayıtsız şartsız millete verilmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında her ne kadar çok partili hayata geçiş denemeleri olsada kurulan partilerin irtica faaliyetler göstermesi cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürücü faaliyetlerde bulunması bu faaliyetlerinde dış güçlerce destekleniyor olması nedeniyle rejim kendi varlığını koruma yoluna gitmiş ilgili partiler kapatılmıştır.Çok partili hayata geçiş denemeleri her ne kadar başarısız olduysa da yeni kurulmuş bir rejim için bunları tabi karşılamak gerekir.Cumhuriyetle ve Laiklikle beraber dinin ve devletin görevi tanımlanmış bunların kesin olarak birbirinden ayrılması sağlanmıştır.Diyanet işleri başkanlığının kurulması bu anlamda çelişkili bir karar olarak görülsede zamanın koşulalrını gözüne alınırsa farklı mezheplerden olan grupların çatışmasını önlemek kaygısı ve daha önemlisi Tekkelerin kapatılması ile doğan boşluğun doldurulabilmesi adına bu şarttı. Mustafa Kemal, din eksenli bir devlet olan Osmanlının ( halifelik ve saltanat) kalıntılarını çöpe atarak yepyeni bir devlet kurmuş yeni deni devlette aklın,bilimin,pozitivizmin ilkeleri temel alınarak dogmatizm terkedilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder