3 Ekim 2011 Pazartesi

Vatandaş Olma Bilinci ve Sorumluluğu nedir?

Vatandaş Olma Bilinci ve Sorumluluğu
Her insanın yaşadığı toplumun bir üyesi olarak uyması gereken kurallar vardır. Kanunlara uyma, başkalarının haklarına saygılı olma, üzerine düşen görevleri zamanında ve en iyi bir şekilde yerine getirme her vatandaşın uyması gereken temel kurallardır. Vatandaş olma bilincinde olan insanlar sorumluluklarının farkında olarak davranırlar. Vatandaş olma bilincine sahip insanlar;
a. Seçme ve seçilme hakkını kullanarak ülke yönetimine katılır. En iyi ve doğru olan kişilerin yönetime gelmesi için çalışır.
b. Vergi vermenin bir vatandaşlık görevi olduğunu bilir. Devlet işlerinin düzenli yürümesi ve hizmetlerin yapılabilmesi için vergisini zamanında ve doğru olarak öder.
c. Toplum içinde insanların rahat ve huzurlu yaşaması için düzenlenmiş olan kanun ve kurallara uyar. Bunun her vatandaşın görevi olduğunu bilir. Özgürlükler sınırsız değildir. Görev ve sorumlulukların yerine getirildiği toplumlarda, huzur ve adalet vardır.
d. Askerlik görevini yapar. Yurt savunmasında üzerine düşen görevleri yerine getirir. Yurt sevgisi, sevgilerin en güzelidir. Biz Türkler yurdumuzu canımızdan çok severiz. Her karış toprağı atalarımızın kanı ile ıslanmış vatanımız için canımızı veririz de, bir karış parçasını vermeyiz.

TOPLUMDA DAYANIŞMA
Dayanışmanın temelinde sevgi ve saygı vardır. Bir aileyi, bir milleti bir arada tutan güç, baskı ya da zorlama değil; sevgidir, saygıdır. İnsanlar sevdikleri oranda sevilmekte, saygı gösterdikleri oranda saygı görmektedir. İnsanların oluşturdukları birliklerin sürekli olabilmesi için, karşılıklı sevgi ve saygının olması gerekmektedir, insanlar birbirlerine karşı hoşgörülü olmalıdır.

İNSAN HAKLARI VE ÖZGÜRLÜKLERİ
1. İnsan Hakları Kavramı, Doğması ve Gelişmesi
İlk insanlar arasında eşitlik yoktu. Güçlü olanlar zayıf olanları ezer,sahip olduğu varlıkları zorla elinden alırdı. Bu durum insan haklarının korunmasını sağlayacak sistemlerin kurulmasına yol açtı. Önce devletler ortaya çıktı. Ancak kurulan devletlerde de güçlü olanın zayıf olanı ezmesi devam etti. Bu tip devletlerde sınıf ayrılıkları ortaya çıktı. Toplum birbirine eşit olmayan sınıflara bölündü. Hiçbir hakkı olmayan köle sınıfı oluştu.
Bu gelişmeler toplumlarda sınıflar arasında mücadelelere yol açtı. Bu mücadeleler sayesinde insanlar arasındaki eşitsizlik yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı. Özellikle demokrasi yönetimlerinin doğması ve gelişmesi ile insan haklarının korunmasına yönelik yeni haklar elde edildi. İlk olarak İngiltere'de Magna Karta ile halk kralın yanında bazı haklar elde etti. 1689'da ise yine İngiltere'de Haklar Bildirgesi kabul ve ilan edildi.
Amerika Birleşik Devletleri kurulurken İnsan Hakları Beyannamesi adıyla bir bildiri yayınlandı. Bu belgede insanların doğuştan bazı haklara sahip olduğu, yaşama, din ve vicdan özgürlüğü, basın özgürlüğü, dilekçe hakkı, mutluluğu arama ve elde etme hakkı gibi bazı hakların varlığı tanınmıştır.
1789'da ortaya çıkan Fransız İhtilali sonunda yayınlanan İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi daha sonra tüm dünyada yaygınlaşmıştır. Bu hakların başlıcaları şunlardır:
a. Bütün insanlar özgür doğar ve eşit haklara sahiptir.
b. Devlet temel hakları ve özgürlükleri korumakla yükümlüdür.
c. Yasalar önünde bütün insanlar eşittir.
20. yüzyılda insan hakları konusunda önemli gelişmeler oldu. İnsan haklarının evrensel ilkeler olarak kabul edilmesi ve korunması yönünde çalışmalar yapıldı. 1945'te dünya barışını korumak için kurulan Birleşmiş Milletler Örgütü yalnızca üye devletlerde değil, tüm dünyada insan haklarının korunması için çalışmalar başlattı. Bunun sonunda 1948'de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi kabul edildi. Bu bildirgede; yaşama hakkı - kişi güvenliği - işkence yasağı - kölelik yasağı - haksız tutuklanmaların önlenmesi - herkesin ülkesindeki yönetime katılması, genel ve eşit oy kullanılması - yasalar önünde eşitlik - konut dokunulmazlığı - özel yaşamın korunması ve gizliliği - din, vicdan, düşünce ve inanç özgürlüklerinin serbestliği gibi konular yer almıştır. Ayrıca insan haklarının uluslar arası düzeyde korunması için çeşitli teşkilatlar kurulmuştur.

Günümüzde her insan; İnsan haklarının doğuştan kazanıldığını, bu hakların herkes için geçerli evrensel ilkeler olduğunu, bu hakları korumanın insan onurunu korumak olduğunu bilmelidir. Bu hakları bilmenin yanında gerektiğinde yasal yollardan korumak için çalışmalı, başkalarının haklarına saygılı olmalı, herkesten bu haklara saygılı olmasını beklemeli ve gerektiğinde uymayanları uyarmalıdır.
Ülkemizde İnsan hakları konusunda önemli ilerlemeler sağlanmıştır. Birleşmiş Milletler’de kabul edilen ilkeler ülkemiz tarafından da kabul edilmiştir. İnsan haklarının korunması için anayasa ve yasalarda gerekli düzenlemeler yapılarak hukuki bir nitelik kazandırılmıştır.

2. Temel Haklar ve Özgürlükler
a. Temel Haklar
Bu haklar insanın doğuştan sahip olduğu, insanın insanca yaşayabilmesi için gerekli olan haklardır. Bu hakların başlıcaları şunlardır:
Yaşama hakkı (En temel haktır. Hiçbir şekilde ortadan kaldırılamaz sınırlandırılamaz.)
Kişi dokunulmazlığı hakkı (Kişinin hem beden hem ruh bütünlüğünü korumaya yöneliktir.)
Sağlık hakkı (Herkes sağlıklı bir çevrede yaşama ve sağlığını koruyacak tedbirler alma hakkına sahiptir.)
Eğitim hakkı (Herkes eğitim - öğretim hakkına sahiptir.)
Dilekçe hakkı (Herkes şikayetlerini ve isteklerini yetkili makamlara ve TBMM'ye iletme hakkına sahiptir.)
Özel yaşamın gizliliği ( Herkes özel yaşamına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Kanunla belirlenen özel durumlar dışında hiç kimsenin üzeri ve özel eşyaları aranamaz, haberleşme araçları dinlenemez.)
Konut dokunulmazlığı (Hiç kimsenin konutuna izinsiz girilemez.)
Seçme ve seçilme hakkı (Herkes ülke yönetimine katılmak için seçme ve seçilme hakkına sahiptir. Bu amaçla siyasi parti kurabilir ve siyasi partiler üye olabilir.) Ülkemizde yukarıda belirtilen temel haklar anayasa ve yasalarla koruma altına alınmıştır. Devlet bazı özel durumlarda bu haklardan bazılarında kısıtlamaya gidebilir.

b. Temel Özgürlükler
İnsanların kişiliğini geliştirme ve insanca yaşayabilmesi için başkalarının haklarını ihlal etmeden özgürce yaşayabilmesini sağlayan haklardır. Bu hakların başlıcaları;
· Düşünce, kanaat ve ifade özgürlüğü
· Basın özgürlüğü
· Din ve vicdan özgürlüğü
· Haberleşme özgürlüğü
· Yerleşme ve seyahat özgürlüğü
· Toplantı hak ve özgürlüğü
· Bilim ve sanat özgürlüğü,
Bu haklar da devlet tarafından anayasa ve yasalarla koruma altına alınmıştır. İnsanlar bu hak ve özgürlükleri kullanırken, başkalarının hak ve özgürlüklerine zarar vermemek için devletin belirlediği kanunlara uymak zorundadır.

3. İnsan Haklarının İşlevselleştirilmesinde Devlete Düşen Görevler
a. Eğitim Görevi
Devlet insanların haklarını bilmeleri ve korumaları konusunda bireylere gereken eğitimi vermek veya gerekli ortamı hazırlamak zorundadır.

b. Yasama Görevi
Devlet temel hak ve özgürlüklerin korunması ve sınırlarının belirlenmesi için gerekli kanunları yapmalıdır. Bu yetki TBMM'nindir.

c. Yürütme Görevi
Devletin vatandaşlara gereken hizmeti vermesi için gereken etkinlikleri yapmasıdır.

d. Yargı Görevi
Bireylerin birbirleri ile ve devlet ile olan sorunlarını çözmek yargının görevidir. Yargı görevi bağımsız mahkemelere aittir. Yargıçlar insan hakları konusunda uluslar arası hukuka uygun kararlar vermek zorundadır. Anayasamızda belirtilen başlıca yüksek mahkemeler; Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ile Uyuşmazlık Mahkemeleridir.

e. Devletin Kişi Özgürlüğüne İlişkin Görevleri
Temel haklar, devletler tarafından korunsun ya da korunmasın insanlar bu haklara sahiptir. Devletler bu hakları korumak için gerekli düzenlemeleri yapmalı gereken kanunları çıkarmalıdır. Temel hak ve özgürlüklerin korunması bilim sanat ve edebiyatın gelişmesi, toplumun refah ve mutluluğunun gelişmesi, devletin siyasi, askeri ve ekonomik gücünün artması için mutlaka korunmalıdır.
Atatürk vatandaşların haklarının korunması ve geliştirilmesi için önemli çalışmalar yapmıştır. Ülkemize demokrasi yönetimini getirmesi, halk egemenliğine dayanan bir yönetim kurması bunun en açık delilidir.

İNSAN HAKLARI BELGESİNDE YER ALAN BAZI HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLER
1. Çocuk Hakları
Çocuk hakları ile ulusal ve uluslar arası çalışmalar uzun süredir devam etmektedir. 1989'da Çocuk Hakları Sözleşmesi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilerek çocuk haklarının uluslar arası alanda korunmasına özen gösterilmiştir. Bu sözleşme ile çocukların;
Ruhsal ve bedensel olarak gelişebilme hakkı
Yeterli beslenme, barınma, dinlenme ve tıbbi bakım hakkı
Sevgi ve anlayış görme ve korunma hakkı
Ücretsiz eğitim, oyun hakkı ve yeteneklerini geliştirebilme hakkı
Hoşgörü, barış ve evrensel kardeşlik ruhu düşüncesi içinde yetiştirilme hakkının korunması hedeflenmiştir.

2. Çevrenin Korunması Hakkı
Herkes sağlıklı, dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek hem devletin, hem de vatandaşların görevidir. Her şeyden önce çevrenin kirletilmemesine dikkat etmek gereklidir.

3. Telif ve Patent Hakları
Telif hakkı; Bir düşünce veya sanat eserini ortaya koyan kişinin, bu eseri üzerindeki haklarının tümüne denir. Patent hakkı; bir buluş yapan kişinin, bu buluş üzerindeki veya yapılan buluşu uygulamada kullanacak kişi, kurum ve kuruluşların kullanabilme hakkına denir. Telif ve patent hakkının ulusal ve uluslar arası alanda korunması için gerekli tedbirler alınmıştır.

İNSAN HAKLARININ KORUNMASI
İnsanlık insan haklarına kolay ulaşmamıştır. Daha özgür, daha mutlu bir dünya isteyen her insan, haklarına gelebilecek her türlü tehlikeye karşı korunmalıdır. İnsan haklarının korunmaması durumunda, toplumda huzur, güven kalmaz. Devlete güven azalır. Güçlüler güçsüzlerin hak ve özgürlüklerini elinden alır. İnsanlar arasında ayrımcılık artar. Toplum millet ve devlet olma özelliğini yitirir. Başka bir devletin koruması altına girer.
İnsan haklarının korunduğu ülkelerde bireyler, huzurlu ve mutludur. Kendi hak ve özgürlüklerinin gelişmesinin, başkalarının hak ve özgürlüklerine bağlı olduğu bilinciyle herkesin haklarına saygı gösterirler. Böyle toplumlarda bireyler daha üretken ve yaratıcı olurlar.
Kişilerin hak ve hürriyetleri anayasada düzenlendiğine göre; bu hak ve hürriyetlerin tanımlanması, açıklanması ve korunması ile ilgili maddelerin bulunması gereklidir.
Anayasa bir devletin kuruluşunu, yapısını, temel organlarının görev ve işleyişlerini, vatandaşların hak ve özgürlüklerini düzenleyen temel yasadır. Anayasaya aykırı yasa çıkarılamaz. Anayasamızda devletin, insan haklarına saygılı olması temel bir ilke olarak ele alınmıştır. İnsan hakları anayasada; temel hak ve ödevler adı altında üç bölüme ayrılmıştır: Kişi hakları ve ödevleri, sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler, siyasal haklar ve ödevler.
İnsan haklarını koruma görevi, anayasanın 40. maddesinde açıklandığı gibi devlete verilmiştir. Devlet bu görevini; yasama, yürütme, yargı organları aracılığı ile yerine getirir. İnsan haklarının yalnızca devlet tarafından korunması yetmez. Sivil toplum kuruluşları da insan haklarını koruma konusunda kendilerine düşen görevi yerine getirmelidir.
Vatandaşlarına değer veren, insan haklarına saygı gösteren ülkeler, bu hakların korunup geliştirilmesi için danışma kurulları kurarlar. Hukukçular, düşünürler, politikacılar ve diğer uzmanlardan oluşan bu kurullar, insan hakları ile ilgili sorunları inceleyip, çözüm önerilerini hükümet yetkililerine bildirirler.
İnsan hakları ile ilgili uluslar arası kuruluşların kurulduğu ya da belgelerin kabul edildiği günler, insan haklarıyla ilgili özel günler olarak kabul edilmiştir. Başlıca özel günler; İnsan Hakları Günü, Birleşmiş Milletler Günü, Dünya Çocuk Günü, Çevre Koruma Haftası ve benzeridir. Ülkeler, kendi sınırları içerisinde millî düzeyde insan haklarını korumuş olsalar bile, uluslar arası düzeyde de korunmasına yardımcı olmaları gerekmektedir. Dünyada bazı ülkeler insan haklarını millî düzeyde bile koruyamaz durumdadır. Böyle bir ülkenin vatandaşları, insan haklarından yoksun olarak yaşamaktadırlar.
Devletler; insan haklarının uluslar arası düzeyde korunması için, çareyi uluslar arası kuruluşlar kurmakta bulmuşlardır. Uluslar arası kuruluşlar, insan hakları konusunda ilke ve kuralları saptayan, böylece ülkelere bu konuda rehberlik eden kuruluşlardır. İnsan haklarını uluslar arası düzeyde korumak için kurulan, uluslar arası kuruluşlara üye olan ülkeler, imzaladıkları protokole uymak zorundadırlar. İnsan haklarını korumada, uluslar arası belgeler önemli bir yere sahiptir. Bu belgeler; insan haklarını korumakla görevli uluslar arası kuruluşlar tarafından hazırlanır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bunlardan biridir. Gönüllü kuruluşlar bölgesel olabildikleri gibi evrensel de çalışabilmektedirler.
Demokratik rejimi güçlendiren ve geliştiren en önemli kurum, eğitim kurumudur. Eğitim, demokrasinin yaşamasında en önde gelen faktörlerden birisidir. Demokratik düşünce ve uygulamalar da eğitimin gelişmesi açısından önem taşımaktadır. Demokrasi ve insan hakları birbirinden ayrılamayan iki önemli gerekliliktir. Demokrasi olmadan insan hakları; insan hakları olmadan da demokrasi olamaz. Demokrat insan olmadan, insan haklarını korumak mümkün değildir.
İnsan haklarına karşı duyarlı vatandaşlar, gördükleri olumsuzlukları, ilgili yerlere bildirerek, eleştiriler yaparak ve kamuoyu oluşturarak gerekli tedbirlerin alınmasına da yardımcı olurlar.
Bildiklerini davranışa dönüştürmüş olan çağdaş insanlar, çevreye, diğer insan ve canlılara karşı oldukça duyarlıdırlar.

İNSAN HAKLARININ KORUNMASINDA KARŞILAŞILAN ZORLUKLAR
İnsan haklarının korunmasında belli başlı engeller; kişisel özelliklerden, eğitimsizlikten, siyasal ve ekonomik nedenlerden kaynaklanmaktadır. Engeller sınırlı değildir. İnsan olma bilincinin eksikliği, hoşgörüsüz ve toplumsal ilişkilerin düzenlenememesi insan haklarının korunmasında engel oluşturmaktadır.
İnsan hakları evrensel düşüncesinin geliştirilmesi, aynı zamanda eğitim sorunudur. Demokrasi ve insan haklarının sözle gerçekleşmesinden ziyade, gerçekten yaşanan bir hak olması, eğitime verilecek önemle doğrudan bağlantılıdır. Bütün okullarda, aile içi eğitimde, kamu kurum ve kuruluşlarında toplumsal katılım yoluyla eğitim yapılmalıdır. Basın ve yayın organları yoluyla insanları aydınlatıcı bilgiler verilmelidir.
İnsanlar düşüncelerini özgürce ifade edebilmelidir. Bu düşüncelerinin devlet yönetiminde etkili olmasını istemek de onların hakkıdır.
İnsan hakları çağımızda öncelikli yerini korumakta, insan hakları ihlâlleri çeşitli şekillerde yaşanmaktadır. Özellikle eğitim düzeyi düşük ülkelerde bu ihlâller daha yoğun olarak görülmektedir. Ekonomi ve insan hakları kavramları fazla ilgili değilmiş gibi görünse de, millî geliri düşük toplumlarda dengesiz dağılım sonucunda insan haklarının korunup geliştiği söylenemez.
Dolayısıyla insan haklarının gelişiminde ekonomik gerçekliğin de önemli bir yeri vardır. Ekonomik yoksullaşma toplumun tüm dengelerini sarsmaktadır. İnsan hakları her açıdan tahrip edilebilmektedir. Çağımızın hızla gelişen ekonomik olayları, insan hakları olgusuna da geniş etki etmektedir. Ekonomi, dil, din ve coğrafya kültürü doğrudan etkileyen unsurlardır. Kültürel davranışların insan haklarına uygun olup olmaması bu unsurlardan kaynaklanmaktadır. İnsanı diğer canlılardan ayıran en belirgin özelliği, insan olmasının farkında oluşudur.
Kültür, bir toplumun ortak olarak kabullenerek yaşattığı kurallar ve gelenekler bütünüdür. Kısaca toplumun yaşama biçimi ile insan, hem kendi haklarını, hem de başkalarının haklarını korumaya çalışır. Sorumluluk sahibi, hakkını insan hakları çerçevesinde arayan ve haklarından taviz vermeyen, başkalarının haklarına da saygı duyan ve koruyan insan, insan olma bilincine ulaşmış demektir.
Hoşgörü; müsamaha ve tolerans kelimeleri ile eş anlamlıdır. Affetme, kolaylaştırma anlamlarına da gelir. Hoşgörülü olma büyük insanların işidir. Hoşgörülü olmaya ailemiz ve yakınlarımızdan başlamalıyız. İnsan önce eşine, çocuklarına, komşu ve yakınlarına, sonra da bütün insanlara karşı hoşgörülü olmalıdır.
Hoşgörü, toplumsal ve kültürel düzey gerektiren bir tutumdur. Demokrasiler hoşgörü rejimidir, insanların birbirinden ayrı, farklı duygu ve düşünce, davranış, tutum, eylem biçimleri olabileceğini bilmek ve kabul etmektir. Kısaca, başkalarının davranışlarına saygı duyma ve anlayışla karşılamadır.
Hoşgörüsüzlük, hoşgörünün zıddıdır. insanların birbirlerine katlanamamalarıdır. Başkalarının anlayış ve düşüncelerine hoşgörü göstermek bir erdemdir.
İnsan olma bilinci kazanan kişi, kendisi ve çevresiyle uyum içerisindedir. Herkesle barışık olarak, toplumsal ilişkilerini düzenli sürdürme düşüncesindedir. Toplumsal ilişkilerde doğal olarak farklılıklar olabilecektir.
Vatandaş, hukuksal olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkese verilen addır. Bu bağı elde eden kişilerin devlet ile ilişkilerinin düzenlenmesinde ırk, dil, din ve cinsiyet faktörü öncelik taşımaz. Önemli olan, vatandaşa insan olduğu için değer verilmesidir. Sadece, vatandaşlık ya da uyrukluk bağı, birey ile devlet arasındaki hukuksal bir ilişki, teknik bir bağdır. İnsan hakları, insanın insan olma özelliği nedeniyle sahip bulunduğu haklardır. Genelde dokunulmazlık ayrıcalığına sahiptir. İnsan saygıdeğer bir varlıktır. İnsana saygısızlık etmeye kimsenin hakkı yoktur. Haklarda ve şerefte herkes eşittir.
Hak kavramı, talebe bağlı bir istektir. İnsanların sahip oldukları haklarını bilmesi ve haklarını elde etmenin yollarını araması gerekir. Hakkımız olan bir şeyi isteme hakkımız vardır. İsteyebilmek için de haktan haberdar olmamız gereklidir. Bu, hakkını arama hakkıdır. İnsan haklarının dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez özellikleri vardır. Sahip olduğumuz haklarımızı talep etme, en doğal bir hak olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder