23 Eylül 2011 Cuma

ÖSS'de Çıkmış Fizik Soruları Ve Çözümleri

..::1988 ÖSS Fizik Soru ve Cevapları İçin Tıklayınız::..

..::1989 ÖSS Fizik Soru ve Cevapları İçin Tıklayınız::..

..::1990 ÖSS Fizik Soru ve Cevapları İçin Tıklayınız::..

..::1991 ÖSS Fizik Soru ve Cevapları İçin Tıklayınız::..

..::1992 ÖSS Fizik Soru ve Cevapları İçin Tıklayınız::..

..::1993 ÖSS Fizik Soru ve Cevapları İçin Tıklayınız::..

..::1994 ÖSS Fizik Soru ve Cevapları İçin Tıklayınız::..

..::1995 ÖSS Fizik Soru ve Cevapları İçin Tıklayınız::..

..::1996 ÖSS Fizik Soru ve Cevapları İçin Tıklayınız::..

..::1997 ÖSS Fizik Soru ve Cevapları İçin Tıklayınız::..

..::1999 ÖSS Soruları İçin Tıklayınız::..

..::2000 ÖSS Soruları İçin Tıklayınız::..

..::2001 ÖSS Fizik Soruları İçin Tıklayınız::..

..::2001 ÖSS Cevap Anahtarı İçin Tıklayınız::..

..::2002 ÖSS Fizik Soruları İçin Tıklayınız::..

..::2002 ÖSS Cevap Anahtarı İçin Tıklayınız::..

..::2003 ÖSS Fizik Soruları İçin Tıklayınız::..

..::2003 ÖSS Cevap Anahtarı İçin Tıklayınız::..

..::2004 ÖSS Fizik Soruları İçin Tıklayınız::..

..::2004 ÖSS Cevap Anahtarı İçin Tıklayınız::..

..::2005 ÖSS Fizik Soruları İçin Tıklayınız::..

..::2005 ÖSS Cevap Anahtarı İçin Tıklayınız::..

..::2006 ÖSS Fen Bilimleri Testi 1. Bölüm İçin Tıklayınız::..

..::2006 ÖSS Fen Bilimleri Testi 2. Bölüm İçin Tıklayınız::..

..::2006 ÖSS Cevap Anahtarı İçin Tıklayınız::..

Öss Sınavlarında Çıkmış Biyoloji Soruları ve Çözümleri

  • 2008 Yılında Çıkmış Öss Biyoloji soru ve cevapları
  • 2007 Yılında Çıkmış Biyoloji Dersi Öss Soru ve Cevapları
  • 2006 yılında Çıkmış Öss Biyoloji Soru ve cevapları
  • 2005 yılında Çıkmış Öss Biyoloji soruları ve cevapları
  • 2004 Yılında Öss de Çıkmış Biyoloji Soruları ve cevapları
  • Öss 2003 Biyoloji Dersi Soruları ve Cevapları
  • Öss 2002 Biyoloji Dersi soru ve cevapları
  • Öss 2001 Biyoloji Test Soruları ve cevapları
  • Öss 2000 Biyoloji Sorular ve Cevapları
  • 1999 Öss Biyoloji Dersi Soruları ve cevapları
  • İnsan ve Hayvanların Özelliklerinden Yararlanılarak Hangi Bilimsel Gelişmeler Yapılmıştır?

    İnsan ve Hayvanların Özelliklerinden Yararlanılarak Hangi Bilimsel Gelişmeler Yapılmıştır?

    Boyu Belirleyen Gen!

    Bazı insanların diğerlerinden daha uzun olmasının nedeninin genetik şifrelerinde yer alan tek bir harfte kaynaklandığı ortaya çıktı.
    Harvard ve Oxford üniversitelerinin katkılarıyla yapılan bir araştırmada, insanlarda boyu belirleyen gen bulundu. 35 bin kişinin DNA"larını inceleyen uzmanlar, bazı insanların diğerlerinden daha uzun olmasının nedeninin genetik şifrelerinde yer alan tek bir harfte kaynaklandığını ortaya çıkardı.


    T yerine C harfi
    Araştırmaya göre, boyu belirleyen "HMGA2" adlı genin, şifresinde T yerine C harfi bulunan bir kopyasının çocuğa geçmesi halinde, bu kişinin boyunun yarım santimetre daha uzun olacağı anlamına geliyor.

    Tüm DNA"lar adenin (A), sitozin (C), guanin (G), ve timin (T) olarak adlandırılan temel yapı taşlarının farklı dizilimlerinden oluşuyor.

    Tek gen herşeye kadir
    İlk defa, boyu etkileyen tek bir gen keşfedildi.

    Ortalama beyazların dörtte biri, genin iki farklı 'uzun' genetik şifresini taşıyacaklar. Diğer dörtte biri ise iki 'kısa' genetik şifreyi taşıyacaklar.

    5 bin beyaz gönüllü hastanın DNA örneklerini inceyen Harvard Üniversitesi, Boston Çocuk Hastanesi ile İngiliz araştırmacılar, HMGA2 adlı genin çok etkin bir rol taşıdığını belirlediler. Bilim adamlara, ayrıca bir genetik şifrenin değişmesiyle, vücüdun gelişiminde büyük bir fark yaratılabileceğini söylediler.

    Araştırmanın faydası büyük
    Araştırma sorumlusu Joel Hirshhorn, "Uzunluk çok karışık bir özellik, genetik ve genetik olmayan faktörler içeriyor. Genetik çerçeve hakkında bizim için değerli bir ders olucak. Ayrıca bu araştırmanın diyabet, kanser ve insan hastalıklarınada faydalı olacağını düşünüyoruz" şeklinde yorumladı.

    2005"de yayımlanan bir araştırmada, HMGA2"nin tümör oluşumunuda etkileyebileceği ve uzun boylu insanların kanser olma ihtimallinin daha yüksek olduğu açıklanmıştı.

    GENETİK ÖRNEKLEME


    Josef Penninger Avusturya Bilim Akademisi Moleküler Biyoteknoloji Enstitüsü Başkanı
    25 yıl sonra çocuklarımız osteoporoz gibi hastalıkların varlığından yalnızca tarih kitaplarında tanık olacaklar ve belki de o güne gelindiğinde dokuların kök hücrelerle nasıl onarılacağını öğrenmiş olacağız. Söz gelimi kemik yitimi gibi, bedenin temel düzenekleriyle hastalıkların nasıl bir düzenek içinde meydana geldiğini kavramamıza yardımcı olan hayvanlar üzerindeki genetik örneklemeler son 25 yılın tıptaki en önemli gelişmelerinden biri oldu. Bu düzeneğin kavranması yeni ilaçların geliştirilmesine de olanak tanıdı. Ne var ki, kanserin üstesinden gelme konusunda bu denli umutlu değilim. Bir hastalığın hızla tüm dünyaya yayılabileceğinden kaygılıyım.

    SARS minicik bir virüsün insanların davranışlarını, ekonomi ve ulaşımı nasıl etkileyebileceğinin, kamu sağlığı sistemimizin böyle bir durum karşısında nasıl yetersiz kaldığının çarpıcı bir örneğiydi. Üstelik, SARS bir bakıma zararsız sayılabilecek bir virüstü. Birtakım zeki insanların insanların doğuştan sahip oldukları davranışların genetik kökenlerine ineceklerine inanıyorum.


    Üreme ve aşk gibi davranışların dizginlerini elinde tutan nedir?
    Kanımca bilimde devrim yaratacak bir başka gelişme de, iltihaplanma ya da kanserin söz konusu olduğu durumlarda, hatta en sevdiğimiz sinema yıldızını doktorumuzun muayenehanesinde videodan izlediğimiz sırada bedenimizdeki hücre ve moleküllerin gözlenmesine olanak tanıyan yeni görüntüleme yöntemlerinin geliştirilmesi olacak. O zaman kendimizi moleküler açıdan kavramış olacağız. Oysa, şimdilik bilgilerimizin çoğu kestirimlere dayanıyor.


    Bir Meyve Sineğiyle Bir İnsan Arasındaki Fark Tam Olarak Nedir?

    Proceedings of the National Academy of Sciences Dergisi'nin Mayıs 2008 sayısında yer alan bu araştırmaya göre; insanoğlu basit bir meyve sineğine göre yaklaşık 10 kat, tek hücreli bira mayasına göre ise 20 kat daha fazla protein etkileşimine(protein interactions) sahip.

    Faklı organizmaların sahip olduğu gen sayıları kıyaslandığında protein etkileşimleriyle orantılı olmayan sürpriz sonuçlarla karşılaşılıyor. Örneğin, insanın sahip olduğu gen sayısı yaklaşık 24,000 iken, meyve sineği yaklaşık 14,000 genin sahibi. Yani insanoğlunun gen sayısı meyve sineğinin 2 katı bile değil.

    Proteinler arasında gerçekleşen etkileşimler, insan vücudundaki tüm fizyolojik sistemlerin içinde yer alır. Vücudun yiyecekleri sindirmesi, sıcaklık değişimine uyum sağlaması veya bir enfeksiyonla savaşması… Tüm bunlar çok sayıda protein etkileşimi kombinasyonlarıyla ilintilidir.

    Araştırmacılardan Profesör Michael Stumpf , bu yeni çalışmanın önemini vurgularken şöyle diyor:

    “Bilim insanları belli bir süredir protein etkileşimindeki kompleksliliğin organizmanın gelişmişlik düzeyini tanımlayabileceğine inanıyorlardı. Fakat şimdiye dek organizmanın protein etkileşim ağı sayılara dökülememiş ve haliyle canlılar arasında bir karşılaştırma yapılamamıştı. Bu çalışmayla bu etkileşimler tanımlandı ve haritalandırıldı.”

    Bilim adamları bizim insani özelliğimizle daha ilişkili olan vücuttaki toplam protein etkileşim sayısını “insan genomu” adlandırmasına benzer bir şekilde “insan interaktomu - human interactome” olarak adlandırıyorlar.

    Profesör Stumpf ekliyor:

    “İnsan genomu, bizim diğer basit canlılardan farkımızın nedenini açıklamada kesinlikle yetersiz kalmaktadır.”

    İnsan Vücudunun Sırları

    *O kadar çok karbon taşırız ki bunları bîr araya toplayıp kullanmak mümkün olsa; 9000 adet kurşun kalem yapabiliriz. 2200 kibrite yetecek kadar fosforumuz, 250 gramdan fazla sürfürümüz, bir kaşık dolusu muz magnezyummuş, 5 cm boyunda bir çivi yapacak kadar demirimiz vardır.

    *Vücudumuzda 25 milyar oksijen alıcı kırmızı kan yuvarlakları bulunmaktadır. Bunları bir yüzey üzerine yayacak olursak 2570 metre karelik bir alanı kaplar.

    *Bebekken 270'den fazla kemiğimiz varken, büyüdükçe bunların bazısı birbiriyle kaynaşarak sonunda sadece 206 kemikle kalırız.

    *Kalbimiz normal olarak dakikada 70-72 kere atar. Bu atışa göre, 70 yaşındaki insanın kalbi 2500 milyon kere atmış ve bu süre içindede 167561600000 kilo kan, damarlarımıza pompalamıştır

    *Normal bir vücut ısısı ile, insanın dayanabileceği en sıcak suyun ısısı 110°C 'dir.

    *Normal bir insan vücudunda bulunan elektrik, 25 Wattlık bir lambayı dakikalarca yakabilir.

    *Esmerlerde 120 bin, sarışınlarda ise 140 bin adet saç teli vardır. Her geçen gün başımızdan 25.000 arasında saç teli kopar ve yerine yine aynı sayıda yenileri çıkar.

    *Tek bir dakika içerisinde 1025 cm küplük havayı içimize çeker, 4 kilograma yakın kanı vücudumuz içinde devrederiz.

    *Yapılan araştırmalara göre 6 dakika su altında kalabilir, 20 dakika nefesimizi tutabilir, sıfırın altında 103 derecelik bir soğuğa karşı koyabiliriz. 30 gün aç 110 saat da uykusuzluğa dayanabiliriz.

    *Tırnaklarımız bir yılda 3,75 metre kadar uzar.

    *İnsan doğduktan bir kaç gün sonraya kadar, hiç birşey duymayacak kadar sağırdır.

    *Vücudumuzda bulunan yağla 7 iri sabun kalıbı yapabiliriz.

    Atlar Neden Ayakta Durur?

    Atların Bacaklarındaki kemikler ve bu kemikleri birbirine bağlayan bağlar özel bir biçimde birbirine kilitlenebilir.Atlar bu sayede hiç yorulmadan günlerce koşa biliyorlar.Ve ayakta uyuya biliyorlar.Bu yüzden uyumasalar bile dinlenmek için çoğu zaman ayakta durmayı tercih ederler.Yine'de atlar uzanarakta uyuya bilir,dinlene bilirler.Ancak atlar çok ağır ve kaslı hayvanlardır.Buna karşın kemikleri çok kırılgandır.Uzun süre uzanarak uyumak atların kemiklerini zedelenmeye uğrata bilir.Ayrıca,yere uzandıkları zaman kalp ve akciğerleri vücuda baskı yapar.Buda onların düzgün soluk almamalarına ve kalpe kan pompalanmamasına neden olabilir.Yinede uzandıkları yerde kendilerini rahat hissetikleri zaman kısaca şekerlme yapabilirler.Özellikle bunu genç atlar yapar.Vücutları daha küçük ve daha hafif olduğu için zarar görme olasılıkları daha azdır.


    Deniz Canavarı Fosili En Büyük Deniz Sürüngeni

    Norveçli bilim adamları, Kuzey Buz Denizi’ndeki bir adada gün ışığına çıkardıkları “deniz canavarı” fosilinin bilinen en büyük deniz sürüngenine ait olduğunu açıkladı.
    Oslo Doğa Tarihi Müzesi yetkilileri, Svalbard adalarındaki Spitspergen’de 2006’da bulunan fosilin 150 milyon yaşında olduğunu ve Jurassik dönemi bu su canavarının adada bulunan 40 deniz sürüngenine ait hazineden biri olarak görüldüğünü belirttiler.
    Norveçli araştırmacılar, burnundan kuyruğuna 15 metreden uzun olan ve “The Monster” (Canavar) adı verilen türün, daha önce Avustralya’da bulunan “Kronozor” adı verilen ve şimdiye dek bilinen en büyük deniz sürüngeninden yüzde 20 oranında daha uzun olduğunu bildirdiler.
    Kazı direktörü Dr. Jorn Hurum, kazıda buldukları tüm kemikleri önceki gün birleştirdiklerini ve “gözlerine inanamadıklarını” belirterek, hayvanın sadece yüzgecinin 3 metre uzunluğunda olduğunu ve daha önce böyle bir şey görmediklerini kaydetti.
    Norveçli araştırmacılar, yaptıkları araştırma sonucu, ellerindeki fosilin bilinen en büyük deniz sürüngenine ait olduğunu belirlediklerini söylediler.

    Geçmiş Yıllarda Çıkmış Öss Soruları

    Yazılı ve Sözlü Anlatım Türleri nelerdir?

    1-BETİMLEYİCİ ANLATIM

    Özellikleri:
    1.Betimlemeler açıklayıcı ve sanatsal betimleme olmak üzere ikiye ayrılır.
    2.kişinin iç dünyasını anlatan betimlemelere tahlil(ruhsal portre) denir.
    3.Kişinin dış görünüşünü anlatan betimlemelere simgesel betimleme denir.
    4.Roman, hikâye, tiyatro, gezi yazısı, Şiir gibi türlerde kullanılır.
    5.Kelimenin yan ve mecaz anlamlarına yer verilebilir.

    Sanatsal Betimleme:
    1.İzlenim kazandırmak amacıyla yazılır.
    2.Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulur.
    3.Ayrıntılar sübjektif olarak verilir.
    4.Amaç sanat yapmaktır.
    Örnek metinler:s.91-92"İnce Memed" ve "Çarşı"

    Açıklayıcı Betimleme:
    1.Bilgi vermek amacıyla yazılır.
    2.Genel ayrıntılar üzerinde durulur.
    3. Ayrıntılar objektif (olduğu gibi)olarak verilir.
    4.Amaç sanat yapmak için değil, bir konu hakkında bilgi vermektir.
    5. Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulmaz.
    6.Betimlenecek varlığa kişisel duygu ve düşünceler katılmaz.
    Örnek metinler: s.92"Akdeniz Bölgesi"

    2-ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM

    Özellikleri:
    1.Olay, kişi, mekân ve zaman ortak öğeleridir.
    2.Olaylar birinci şahsın ağzından anlatılabilir.(Anlatıcı olay kahramanlarından biridir)
    3.Sanat metinleri öyküleyici anlatımla yazılır.
    4.Olaylar ilahi bakış açısıyla anlatılabilir.
    5.Olaylar 3.şahsın ağzından anlatılabilir.(Olan biten bir kamera sessizliğiyle izlenip anlatılır
    6. Kişi, mekân ve zaman olay ve olay örgüsünü oluşturmak için kullanılan ögelerdir.
    7.Öyküleyici anlatım hikâye, roman, anı, söyleşi, görüşme(mülakat) gibi metin türlerinde kullanılır.
    8.Öyküleyici anlatımda bir olayın olması şarttır.
    9.Yaşanmış olaylarda olay zincir, kurgulanmış olaylarda olay zinciri vardır.
    10. 3.Şahıs anlatımda anlatıcı her şeyi bilir.
    11. Öyküleyici anlatım sanat metinlerinde ve öğretici metinlerde kullanılır.
    12.Sanat metinlerinde anlatıcı kurmaca kişi öyküleyici metinlerde ise gerçek bir kişidir.
    13.Kelimeler daha çok mecaz ve yan anlamda kullanılır.

    Örnek metinler için bakınız Dil ve anlatım kitabında sayfa 73 (Kefil), 75 (Kıbrıs'ın Fethi)76,(Cemile),77(On İkiye Bir Var),78(Biz İnsanlar),81(Ayı ve İki Ahbap),82(İstanbul'un Fethi),83 (Başını Vermeyen Şehit)adlı metinler.

    3-COŞKU VE HEYECANA BAĞLI (LİRİK) ANLATIM

    Özellikleri:
    1.Lirik anlatımda dil "heyecana bağlı işlev"de kullanılır.
    2.Coşku ve heyecana bağlı anlatım daha çok şiir, roman, hikâye, tiyatro türlerinde kullanılır.
    3.Öyküleyici anlatımda bir olay ve durumun anlatılması; betimleyici anlatımda kişi, durum ve varlıkların betimlenmesi; lirik anlatımda ise duyguların ifade edilmesi esastır.
    4. Coşku ve heyecana bağlı anlatımlarda kelimeler daha çok mecaz ve yan anlamda kullanılır.
    5.Öyküleyici anlatımlarda olay ve durumlar anlatılırken duygusal düşünceler katılmaz. Coşku ve heyecana bağlı anlatımda duygular ve içinde bulunulan ruh hali yansıtılır.

    4-DESTANSI(EPİK)ANLATIM

    Özellikleri:
    1.Olağanüstü olaylar ve kişiler anlatılır.
    2.Destan türünün yiğitçe havası vardır.
    3.Yapıp etmeler yani fiiller ön plandadır.
    4.Tarihi konular ve kahramanlıklar işlenir.
    5.Etkileyici bir özellik taşır.
    6.Sürekli hareket vardır.
    7.Kelimeler mecaz ve yan anlamlarda kullanılabilirler.
    8 Şiir, destan roman, hikâye, tiyatro, destansı anlatımın kullanıldığı türlerdir.
    9.Anlatımda abartıya yer verilebilir.
    10.Sanatlı bir dil kullanılır.

    Örnek metin: s.124 Çanakkale Şehitlerine, s. 125Sivastopol,Osmancık, Kanije Kalesi'nin Fethi, Genç Osman

    5-EMREDİCİ ANLATIM

    Özellikleri:
    1.Dil alıcıyı harekete geçirme işlevinde kullanılır.
    2.Emir, telkin, öneri anlamı taşıyan ifadeler yer verilir.
    3.Öğretici ve açıklayıcı yönleri vardır.
    4.Cümlelerde fiiller hakimdir.
    5.Uyulması beklenen bir üslubu vardır.(Zorlama anlamı vardır)
    6.Sosyal hayatın düzenlenmesinde emredici anlatım kullanılır.
    7.Trafik kuralları, bazı eşyaların kullanma kılavuzları, ilaçların kullanma kılavuzları emredici anlatıma örnek verilebilir.

    6-ÖĞRETİCİ ANLATIM

    Özellikleri:
    1.Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
    2.Söz sanatlarına, kelimelerin mecaz anlamlarına yer verilmez.
    3.Verilen bilgiler örneklerle ve tanımlarla pekiştirilir.
    4.Daha çok nesnel cümleler kullanılır.
    5.Açıklama, aydınlatma, bilgi verme amaçlarıyla yazılır.
    6.Öğretici metnin anlaşılması ve yorumlanması için okuyucunun verilen bilgiyi kavrayabilecek birikime sahip olması gerekir.
    7.İfade hiçbir engele uğramadan akıp gider.
    8.Gereksiz söz tekrarı yapılmaz.
    9.Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur.
    10.Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
    11.Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
    12.Bu anlatım türü daha çok ansiklopedilerde ve ders kitaplarında kullanılır.
    13.Tarihi metinler, Felsefi metinler, Bilimsel metinler gibi bölümleri vardır.

    Örnek metinler için bakınız Dil ve anlatım kitabı sayfa 147–148 "Meridyenler" ,"Klasizm", Maddenin Üç Hali"

    7-TARTIŞMACI ANLATIM

    Özellikleri:
    1.Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
    2.Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
    3.Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
    4.Gereksiz ifadelere yer verilmez.
    5.Karmaşık ve anlaşılması güç cümleler kullanılmaz.
    6.Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur.
    7.Savunulan ve karşı çıkılan görüşlere yer verilir.
    8.İki farklı bakış açısının olduğu konular bu türde işlenmeye daha elverişlidir.
    9.Fıkra, deneme, makale, röportaj gibi türlerde kullanılır.
    10.Yeteneğe, bilgi ve deneyime göre yöntem belirlenir.
    11.Eleştirici bir bakış açısıyla yazılırlar. Anlatım tarzı sohbete varabilir.
    12.İhtimal bildirmeyen, kesin, kanıtlanmış bilgiler kullanılır.

    Örnek metinler için bakınız Dil ve anlatım kitabında sayfa 160–161–162'deki metinler

    8-KANITLAYICI ANLATIM

    Özellikleri:
    1.İnandırma, aydınlatma, kendi görüşünü kabul ettirme amaç edinilir.
    2.Kavramları tanımlama ve açıklama önemlidir.
    3.Okuyucu ve dinleyiciyi ikna etmek, düşündürmek ve üzerinde durulan konudan uzaklaşmamak için bazı kelime, kelime grupları ve cümleler tekrar edilir.
    4. Konuşmacı ve yazar üzerinde durduğu konuyu aydınlatmak ve düşüncelerini kabul ettirmek için örneklere başvurur.
    5.Konuşmacı ve yazar konuyu aydınlatmak maksadıyla farklı kişilerin düşüncelerine müracaat eder.
    6.Kelimeler ve kelime grupları gerçek anlamında kullanılır.
    7.Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
    8. "Tanımlama, açıklayıcı betimleme, sınıflandırma örneklendirme, karşılaştırma, tanık gösterme, sayısal verilerden yararlanma " gibi düşünceyi geliştirme yollarından faydalanılır.
    9.Kanıtlayıcı anlatımda hitap edilen toplumun kültür düzeyi ve beklentileri önemlidir.

    Örnek metinler için bakınız Dil ve anlatım kitabında sayfa 165–166–167–169 'daki metinler.

    9-DÜŞSEL (FANTASTİK) ANLATIM

    Düşsel Anlatımın Özellikleri:

    1.D.A.da konu; olağanüstü ve fantastik özelliklere sahip, hayal ürünüdür.
    2.Zaman belirli ya da belirsizdir; olağanüstü özelliklere sahip olabilir.
    3.Mekân, olağanüstü, düşsel öğelerden oluşmuş olabilir. Mekân günlük yaşamda karşılaşamayacağımız niteliktedir.
    4.Kişiler çoğu zaman gerçekten uzak kişilerdir. Olağanüstü nitelikte olabilirler.
    5.Düşsel anlatımda hayal, varsayım, abartma, kişileştirme gibi unsurlar çok kullanılır.
    6.Daha çok di' li veya miş'li geçmiş zaman kipi kullanılır.
    Örnekler: Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi, Gora, E.T,Yıldız Savaşları

    Düşsel Anlatımla; Düşsel Olmayan Metinlerin Benzer Ve Farklı Yönleri:

    Benzerlikleri:
    Her iki anlatımda da yapıyı meydana getiren ögeler (kişi,zaman,mekan,ve olay örgüsü)aynıdır.

    Farklılıkları:
    1.Düşsel anlatımda: D.A.da konu; olağanüstü ve fantastik özelliklere sahip,hayal ürünüdür.
    Düşsel Olmayan Anlatımda: Konu yaşanmış ya da yaşanabilir olmalıdır. Günlük yaşama ait unsurlar konu olabilir.

    2. Düşsel anlatımda: Tema hayali unsurlardan oluşur
    Düşsel Olmayan Anlatımda: Tema konuyla ilgili olarak günlük yaşama ait, yaşanabilir özelliktedir.

    3. Düşsel anlatımda: Zaman belirli ya da belirsizdir. Bazen zaman ötesi nitelikler taşır.
    Düşsel Olmayan Anlatımda: Zaman belirli ya da belirsizdir. İçinde bulunduğumuz zamanın özelliklerine sahiptir.

    4. Düşsel anlatımda: Mekân olağanüstü, düşsel ögelerden oluşmuş olabilir. Mekân günlük yaşamda karşılaşamayacağımız niteliktedir.
    Düşsel Olmayan Anlatımda: Mekân, olağanüstü düşsel ögelerden uzak sıradan, günlük yaşamda karşılaşacağımız mekânlardır.

    5. Düşsel anlatımda: Kişiler çoğu zaman gerçekten uzak kişilerdir. Olağanüstü nitelikte olabilirler.
    Düşsel Olmayan Anlatımda: Kişiler gerçekte olabilecek, sıradan, günlük yaşamda karşılaşabileceğimiz kişilerdir.

    Örnek metinler için bakınız Dil ve anlatım kitabında sayfa 176("Bitmeyecek Öykü" ,"Ağrı Dağı"), 177 (Dünyalar Savaşı) adlı metinler

    10-GELECEKTEN SÖZ EDEN ANLATIM

    Gelecekten söz eden anlatımın kullanıldığı metin türleri: roman, hikâye, tiyatro, şiir, deneme

    Gelecekten söz eden metinlerin ortak özellikleri:
    1. Gelecekten söz eden metinler varsayım ile oluşmuştur.
    2. Gelecekten söz eder.
    3. Verilerden yola çıkılarak geleceğe ait tahmin yapılabilir.
    4. Olandan çok olması istenilen anlatılır.
    5. Gerçekleşmesi mümkün olmayan tasarı ve düşünceler(ÜTOPYA) anlatılır.
    6. Genellikle gelecek zaman ifadesi kullanılır.

    "Gelecekten söz eden anlatım" ile "Düşsel anlatım" arasındaki benzerlik ve farklılıklar: Gelecekten söz eden anlatımda ve düşsel anlatımda kişinin kendi hayal dünyasındakiler dile getirilir ve buna göre bir anlatım yolu seçilir. Düşsel anlatımda gerçeklikle ilgisi olmayan tamamen çağrışımlara dayalı olaylar, kişiler, zamanlar anlatılır ve bu yapı unsuruyla konu ve tema oluşturulur. Gelecekten söz eden anlatımda ise gerçeklerden yola çıkılarak tahmine dayalı bir anlatım yolu benimsenir. Yani gelecekten söz eden anlatım gerçeğe daha yakındır. (Bakınız dil ve anlatım kitabı sayfa 183 "Ütopya" ve "İklim Değişikliği" başlıklı metinler.)

    11-SÖYLEŞMEYE BAĞLI ANLATIMLA OLUŞTURULMUŞ METİNLERİN ÖZELLİKLERİ

    1.Jest ve mimikler anlatımın gücünü arttırır.
    2.Sohbet, mülakat ve diyalog, monolog metinleri söyleşmeye bağlıdır.
    3.Karşılıklı konuşmalar, bağlama ve konuşulan kişiye göre değişebilir.
    4.Görme ve işitmeyle kurulan iletişim önemlidir.
    5.Vurgu ve tonlama önemlidir.
    6.Hikâye Roman Tiyatro, Mülakat, Röportaj, Monolog söyleşmeye bağlı anlatımın kullanıldığı metin türleridir.
    7.Roman, hikâye ve tiyatrolardaki karşılıklı konuşmalara diyalog, iç konuşmalara ise monolog denir.
    8.Tekrarlar söyleşmeye bağlı anlatımlarda ifadeyi kuvvetlendirir.
    9.Söyleşmeye bağlı metinlerde anlatımın süresi sınırlandırılmalıdır.

    12-MİZAHİ ANLATIM

    Özellikleri:
    1.Okuyucuda uyandırılmak istenen etkiye göre düzenlenir.
    2.Ses, taklit, hareket ve konuşma önemlidir.
    3.Mizahi unsurlarda gerçekten sapma vardır.
    4.Mizahi unsurları oluşturmada karşılaştırmalar, durumlar, hareketler, kelime ve kelime gruplarından yararlanılabilir.
    5.Amaç okuyucuyu düşündürmek ve eğlendirmektir.
    6. Roman, hikâye, tiyatro, şiir, deneme gibi türlerde kullanılır.
    7.Mizahi anlatımlarda dil bir olayı anlatmak için kullanılır.(sanatsal, edebi işlevlerde kull.)

    Öss Coğrafya Sınavı İçin Ders Notları

    · Grafik Bilgisi (510 KB)

    · Coğrafi Konum ve Etkileri (260 KB)

    · Dünya'nın Şeklinin ve Hareketlerinin Sonuçları (245 KB)

    · Harita Bilgisi (363 KB)

    · İklim Bilgisi - Sıcaklık (419 KB)

    · Basınç ve Rüzgarlar (196 KB)

    · Nemlilik ve Yağış (182 KB)

    · İklim Çeşitleri (390 KB)

    · Türkiye İklimi (178 KB)

    · Türkiye Ekonomik Coğrafyası (245 KB)

    · Nüfus ve Yerleşme (145 KB)

    · Türkiye'nin Coğrafi Bölgeleri (403 KB)

    · İç Kuvvetler (120 KB)

    · Dış Kuvvetler (563 KB)

    Cevap Anahtarı (110 KB) içinBURAYAtıklayınız.


    Mafia - (Mafya) Sözcüğünün anlamı nedir?

    Bu kelime günlük hayatın bir gerçeği olarak sık sık kullanılıyor. Yapısı ve kaynağı itibarıyla İtalyanca olduğunu biliyoruz fakat manasını bilmiyoruz. Bir İtalyanca sözlüğe de baksak bu kelimenin gerçek manasını öğrenemeyiz çünkü bu tek bir kelime değil , bu bir kısaltma.

    13.yüzyılda İtalya Fransızlar tarafından işgal edildi.İtalyan halkı bu işgale karşılık bir örgüt kurdular ve bu örgütün adını MAFIA koydular. Açılımı ise şöyle:

    M. Morte

    A. alla

    F. Franca

    I. Italia

    A. Anelia

    yani: 'Zalim Fransızlara ölüm, yaşasın İtalya.'

    Aşık Edebiyatı Nazım Biçimleri ve Özellikleri

    Koşma

    (Nazım Biçimleri)

    Koşma, Türk Halk edebiyatında doğa, aşk, ölüm, ayrılık, yiğitlik, toplumsal olaylar gibi konuların işlendiği en sık kullanılan şiir türü. Dörtlüklerden oluşur. Dörtlük sayısı genellikle 3, 5 arasındadır. Hece ölçüsünün 6+5 veya 4+4+3 duraklı 11’li kalıbıyla yazılır. Şair koşmanın son bendinde ismini ya da mahlasını söyler. Koşmalar dile getirilen duygular ve söylenişlerine göre koçaklama, güzelleme, taşlama, ağıt gibi isimler alır. Karşılıklı konuşma şeklinde yani “dedim” “dedi” diye başlayan dizelerle de söylenebilir. Bu tür koşmalara “mürâcaa” ismi verilir. Bütün kafiyeleri cinaslı olan koşmalara “tecnis” denir.

    Özellikleri:

    1. Türk Halk edebiyatının en çok sevilen, en çok kullanılan nazım şeklidir.
    2. Dörtlüklerle söylenir.
    3. Dörtlük sayısı genelde 3 veya 5’tir.
    4. Koşmalarda en çok 11’li hece ölçüsü kullanılır. 4+4+3=11 ya da 6+5=11.
    5. Genelde yarım kafiye kullanılır.
    6. Kafiye örgüsü; ilk dörtlük; aaab, abab, aaba veya abcb şeklinde olup diğer dörtlükler cccb, dddb şeklindedir.
    7. Koşmada, tabiat güzellikleri, sevgi, ayrılık, yiğitlik, yakınma, ıstırap, eleştiri, hayata ait görüşler konu alabilir.
    8. Genelde şiirin içinde özellikle de son dörtlükte şairin mahlası bulunur.
    9. Dil sade, anlatım yalın ve içtendir.
    10. Koşmalar işlenen konulara göre çeşitli isimler alır. Bunlar aynı zamanda âşık edebiyatı nazım türleridir.

    1- Güzelleme: Doğa güzelliklerini sevgiyle içe içe işleyen lirik şiirlerdir. Kadın, at gibi sevilen varlıkları övmek için söylenen koşmadır.

    Dinleyin ağalar medhin eyleyim
    Elma yanaklımın kara kaşlımın
    O gül yüzlerine kurban olayım
    Dal gerdanlımın da sırma saçlımın

    Noksanî

    2- Koçaklama: Yiğitlik, kahramanlık, vuruşma konularını işleyen ve bu kavramları öven, koşma nazım şekliyle söylenen şiirlerdir.

    Benden selam olsun Bolu Beyine
    Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
    Ok gıcırtısından kalkan sesinden
    Dağlar gümbür gümbür seslenmelidir

    Köroğlu

    3- Taşlama: Toplumdaki bozuk yönleri, kişilerin eksikliklerini, zaafları eleştirmek için söylen koşmalardır. Bu şiirlerde şair son derece acımasızdır. Aksak ve eksik yönler açıkça eleştirilir.

    Not: Konu bakımından taşlamanın Divan Edebiyatındaki karşılığı hicviyedir.

    Nesini söyleyim canım efendim
    Gayrı düzen tutmaz telimiz bizim
    Arzuhal eylesem deftere sığmaz
    Omuzdan kesilmiş kolumuz bizim.

    Serdarî

    4.Ağıt: Ölen bir kişinin ardından söylenen ve onun iyiliğinin, mertliğinin dile getirildiği koşmalardır.

    Not: Bunların dışında koşma nazım biçiminin kullanıldığı münferit ağıtlar da vardır.

    Sefil baykuş ne gezersin bu yerde
    Yok mudur vatanın illerin hani
    Küsmüş müsün selâmımı almadın
    Şeydâ bülbül şirin dillerin hani


    Kağızmanlı Hıfzî

    Semai

    (Nazım Biçimleri)

    Halk şiirinde hecenin sekizli ölçüsü ile koşma biçiminde düzenlenen ve özel bir ezgi ile söylenen şiirlerdir. Genellikle en az üç, en fazla beş dörtlükten oluşurlar. Çoğunlukla doğa, güzellik, ayrılık, kavuşma gibi duygusal ve lirik temaları işlerler. Semainin hece ölçüsünün yanında aruz ölçüsü kullanılarak yazılanları da vardır.

    Özellikleri:

    1. Tabiat, sevgi ve ayrılık konularını işler.
    2. Sekizli hece ölçüsüyle yazılırlar.
    3. Özel bir beste ile söylenirler.
    4. Nazım birimi dörtlüktür. En az 3, en çok da 5,6 dörtlükten oluşur.
    5. İlk dörtlüğü aaab, abab, aaba, abcb şeklinde diğer dörtlükler dddb, eeeb, fffb şeklindedir.
    6. Sona doğru şairin mahlası bulunur.
    7. Karacaoğlan’ın semaileri çok ünlüdür.

    Not: Semailer koşmalardan hece sayısı ve özel ezgisi bakımında ayrılır.

    Bize nisbet mi sultânım
    Adûlarla salınırsın
    Yusuf misli cânım
    Sevildikçe alınırsın

    Gevherî

    Varsağı

    (Nazım Biçimleri)

    Özel bir ezgiyle söylenen koşmaya denir. Önce Güney Anadolu’da yaşayan Varsak Türkleri tarafından söylendiği için bu adla anılır. Semâiye benzer. Hece ölçüsünün en çok sekizli kalıbıyla yazılır. 4+4 duraklı veya duraksız olur. Kafiye şeması şöyledir: Xaxa bbba ccca.

    Semâiden ezgi yönüyle ayrılır. Varsağı yiğitçe bir havayla okunur. Çokluk içinde “bre”, “hey”, “hey gidi”, gibi ünlemler yer alır. Bu ünlemlerin bulunmadığı varsağılar ezgisiyle fark edilir. Güney Anadolu’da Maraş’tan Mersin’e kadar uzayan bölgede yaşayan Varsak Türkleri, Selçuklular zamanında Anadolu’ya yerleşmişlerdi. Varsağı, Varsak Türkleri’nin kendilerine özgü bir ezgiyle söyledikleri türkü biçimidir.

    Halk edebiyatında en çok varsağı söyleyen aşık, Karacaoğlan’dır.

    Özellikleri:

    1. Güney Anadolu’da yaşayan Varsak Türkmenlerine ait halk şairleri tarafından söylenen şiirlerdir.
    2. Özel bir bestesi vardır.
    3. 8’li hece ölçüsü ile söylenir.
    4. Varsağıda hayattan ve talihten şikayet gibi konular da işlenir.
    5. Şiirin sonuna doğru mahlas kullanılır.
    6. Yaygın olmayan bir nazım şeklidir.
    7. En güzel örneklerini Karacaoğlan vermiştir.

    Not: Semai ile benzerlik gösterir. Varsağının semaiden farkı, ezgisi ve “Bre, hey” gibi ünlemler kullanılarak erkekçe, yiğitçe bir söyleyişe sahip olmasıdır.

    Bre ağ(a)lar bre beyler
    Ölmeden bir dem sürelim
    Gözümüze kara toprak
    Dolmadan bir dem sürelim

    Karacaoğlan

    Destan

    (Nazım Biçimleri)


    Destan milletlerin hayatında büyük yankılar uyandırmış (savaş, göç, istilâ gibi) tarihî olayların (yangın, salgın hastalık, sel, deprem gibi) toplumsal ve doğal olayların çağdan çağa aktarılmış, aktarılırken de hayal unsurlarıyla oluşmuş, süslenmiş, değiştirilmiş manzum söylenceleridir.

    Destanlar, Araplar’da “esatir”, Batı’da “myth” olarak adlandırılır. Destanlar ikiye ayrılır; Yapay ve Doğal Destanlar. Yapay Destanlar: yazarı belli olan,daha yakın zamanda YAZILAN ve olağanüstü durumlara az yer veren bir destan türü iken, Doğal Destanlar: anonim( yazarı belli olmayan),ilkel dönemde yaşanmış olayları konu alan ve SÖZLÜ destan türüdür. Destanlar İslamiyet’in kabulünden önceki Türk Edebiyatı kategorisine aittirler. Ayrıca da çok uzun yazılardırlar. Destanlar 3 safhadan oluşur:

    • Halkın benliğinde iz bırakan olaylar ve bunda rol oynayan kahramanlar,
    • Olayın ağızdan ağıza aktarılması,
    • Yazıya daha sonradan geçirilmesidir.

    Milletlerin toplumu derinden etkileyen, tarihi önem arz eden önemli olaylarını (doğal afetler, savaşlar, göç, yangın vb.) konu edinirler. Çoğu kez manzum olurlar. Tarih, etnografya, folklor gibi bilimler destanlardaki bilgilerden yararlanır.Özellikleri:

    1. Nazım şekli bakımından koşmaya benzer.
    2. Nazım birimi dörtlüktür. Dörtlük sayısı sınırlı değildir.
    3. Hece ölçüsünün 11’li kalıbı kullanılır.
    4. Son dörtlükte şairin mahlası geçer.
    5. Destanda konu olarak toplumu ilgilendiren, heyecana getiren savaş, kahramanlık, isyan, yangın gibi konular, ayrıca; dalkavukluk, gülünç olaylar, parasızlık vb. işlenir.
    6. Bu türe en güzel örneklerden biri; Kayıkçı Kul Mustafa’nın Genç Osman Destanı’dır.

    Not 1: Halk Edebiyatındaki en uzun nazım şeklidir. Bazı destanlarda dörtlük sayısının yüzü geçtiği görülür.
    Not 2: Koşmadan farkı; uzun oluşudur.
    Not 3: Âşık Edebiyatı nazım şekillerinden olan destan, milletlerin tarihine ait kahramanlıkları konu edinen halkın ortak malı olan destanlarla karıştırılmamalıdır.

    Dinle, sana bir nasihat edeyim
    Hatırdan, gönülden geçici olma
    Yiğidin başına bir iş gelince,
    Anı yâd ellere açıcı olma

    Karacaoğlan

    Kant'ın Felsefeye Bakışı - Kant’ın Felsefe Tanımı

    Kant’ın tanımı genel bir anlayış ve sınırlı bir tanımdır, ve derki : “felsefe kendisini akla dayanan nedenlerle meşru kılmak veya haklı çıkarmak iddiasında bir zihinsel etkinlik biçimidir.” Burada akla dayanan nedenlerden, insanın her türlü deneyimi, gözlemini, bunlara dayanan her türlü akıl yürütmesini ve sezgisini içine alan geniş bir nedenler grubunu anlamak gerekir.

    Haklı çıkarmak veya meşrulaştırmak iddiasında ise herhangi bir önermeyi, bu önermeyi ileri sürmeyi mümkün kılan kanıtı temel veya gerekçelerle ortaya koymayı anlamak gerekir.

    Immanuel Kant “ felsefe değil, felsefe yapmak öğrenilir…” derken, felsefenin sorduğu sorulara verdiği yanıtların çokluğunu da dile getirmektedir. Gerçekten, tarih boyunca gelmiş-geçmiş birçok filozofun bir felsefi soruya verdiği çok sayıda yanıtların tümünü bilme olanağı yoktur.

    Öyleyse, önemli olan, felsefe tarihinde kendisine yer bulmuş olan filozofların tümünün görüşlerini tek tek bilmek değil, bir felsefi soru sorabilmek, eleştirmek, soruya tutarlı bir yanıt verebilmek, kısaca felsefe yapmaktır. Zaten, felsefenin yanıtlarında bir kesinliğin bulunmayışı felsefe için bir zayıflık değildir. Çünkü, felsefede sorulan her soru yeni yanıtlar ve yeni açıklamalar getirerek yeni tartışmalar yaratır. Böylece, insanın bilgi ve kültür birikimi giderek zenginleşir.

    Felsefe-Bilim İlişkisi




    Felsefe bilimle çeşitli ortak özellikler paylaşır:

    a- Her ikisi de genel olarak akıl adına konuşurlar ve kendilerini akla dayanan gerçeklerle haklı kılmaya çalışırlar;

    b- her ikisi de kavram ve soyutlamalar kullanarak ilke ve yasalara varmak isterler, genellemeler yaparlar.

    Öte yandan onlar arasındaki farklılıkları da şu genel başlıklar altında toplamak mümkündür:

    a) Bilimin kavram ve soyutlamaları felsefeninkilere göre daha az geneldir ve özel alanları konu alır;

    b- felsefenin hem olguları hem de değerleri ele almasına karşılık bilim ancak olgularla veya ancak bir olgu olarak değerlerle ilgilenir (insan bilimleri veya sosyal bilimler); değerler, anlamlar, idealler, erekler böyle olmaları bakımından bilimin konusu olmazlar. Daha basit bir değişle bilim ele aldığı konular üzerinde iyi, kötü, doğru, yanlış, haklı, haksız vb. türünden değer hükümleri veremez, onlara erekler, idealler, anlamlar yükleyemez;

    c) bilimin önermelerinin doğrulanabilmelerine (tahkik edilme, verification) karşılık felsefenin önermeleri dar anlamda doğrulanamazlar. Bilime dayanarak hesaplamalar yapıp öndeyilerde (prediction) bulunma imkânına sahip olmamıza karşılık felsefede böyle bir şey söz konusu değildir;

    d) bilimsel araştırma ve buluşlar yapma yöntem ve usullerin belli ve öğretilebilir olmalarına karşılık felsefenin filozof tarafından bile üzerinde uzlaşılan belli ve standart bir araştırma, düşünme yöntemi belli değildir. Değim yerindeyse her filozofun kendine has bir felsefe yapma yöntemi vardır. Bu durum Kant’ın “felsefe değil, felsefe yapmak öğrenilebilir” yönündeki ünlü sözünün doğru olmakla birlikte felsefe yapmayı öğrenmenin, bilim yapmayı öğrenmekten çok daha zor olduğu konusunda bizi uyarmalıdır.

    e) bilime dayanarak bilimin uygulaması olan teknolojiler yaratabilmesine karşılık felsefede yine böyle bir imkân mevcut değildir. Felsefe bir düşünme (nazar, theoria) ve eylemdir (amel, praksis), bir yapma, meydana getirme (sanat, tekhne) değildir. Dolayısıyla ondan bilimden olduğu gibi bir tekniğin, teknolojinin, sanatın, sanayinin çıkması mümkün değildir.Sonuç olarak felsefe bilim değildir ve felsefede bilimde olduğundan daha büyük ölçüde “yaratıcı zekâ”ya, bilgi birikimine, seziş ve duyuşlara ihtiyaç olduğundan söz edilebilir.

    Öss Sınavlarında Çıkmış Konularına Göre Matematik ve Geometri soruları

    KONULARINA GÖRE SORULAR

    MATEMATİK

    Doğal ve Tam Sayılar

    Temel Kavramlar

    Sayıların Çözümlenmesi ve Taban Aritmetiği

    Bölünebilme ve OBEB-OKEK

    Rasyonel ve Reel Sayılar

    Rasyonel Sayılar

    Üstlü İfadeler

    Köklü İfadeler

    Basit Eşitsizlik

    Oran ve Orantı

    Çarpanlara Ayırma

    Denklemler

    Denklem Çözme

    Sayı Problemleri

    Kesir Problemleri

    Yaş Problemleri

    Yüzde Problemleri

    Faiz ve Karışım Problemleri

    Hız Problemleri

    İşçi-Havuz Problemleri

    Kümeler ve Fonksiyonlar

    Kümeler

    Kartezyen Çarpım ve Bağıntı

    Fonksiyonlar

    İşlem

    Matematiksel Yapılar

    Modüler Aritmetik

    Permütasyon ve Kombinasyon

    Olasılık

    Fonksiyon Çeşitleri ve Karmaşık Sayılar

    Doğrusal Fonksiyonlar

    İkinci Derece Denklemler ve Fonksiyonlar

    Polinomlar

    Rasyonel Eşitsizlikler

    Mutlak Değer ve Fonksiyonları

    Tam ve İşaret Fonksiyonları

    Logaritma

    Trigonometri

    Karmaşık Sayılar

    Fonksiyonların Analizi

    Diziler

    Toplam ve Çarpım Sembolü

    Seriler

    Limit

    Türev

    Türevin Uygulaması

    İntegral

    İntegralin Uygulaması

    GEOMETRİ

    Geometriye Giriş ve Üçgenler

    Geometriye Giriş

    Üçgenler ve Üçgende Açılar

    Üçgende Açı-Kenar İlişkileri

    Üçgende Benzerlik

    Üçgen Çeşitleri

    Üçgende Yardımcı Doğrular

    Üçgende Alan

    Dörtgenler ve Çokgenler

    Çeşitkenar Dörtgen

    Kare

    Dikdörtgen

    Paralelkenar

    Eşkenar Üçgen ve Deltoid

    Yamuk

    Çokgenler

    Çemberler

    Çemberde Açılar

    Çemberde Uzunluk

    Çemberde Alan

    Uzay Geometri

    Üç Boyutlu cisimler

    Düzlem ve İzdüşüm

    Lineer Cebir

    Vektörler

    Matrisler

    Determinantlar

    Lineer Dönüşüm

    Analitik Geometri

    Doğrunun Analitiği

    Doğrunun Uygulaması

    Çemberin Analitiği

    Elipsin Analitiği

    Hiperbolün Analitiği

    Parabolün Analitiği

    Not: Bu çalışma bütün öğretmen ve öğrencilerimizin (karşılık beklemeksizin) kullanması için hazırlanmıştır. Yani bilgisayarların word programlarında ders çalışmak için kullanabilir. Yalnız, ÖSYM nin yasal izni olmadan kitap veya CD olarak basımı mümkün değildir.